Yazar: Çetin SONKAYA*
I- GİRİŞ
Günümüz dünyasında dijital teknolojilerin
hızlı gelişimi, bilgi teknolojileri donanım ve uygulamalarının hayatın her
alanında kullanımında çığır açmaktadır. Bu
dönüşümde iletişim araç ve uygulamalarının (bilgisayar, telefon, e-posta, internet kullanımı, özel iletişim
programları) gelişen nitelikleri çalışma ve özel hayatın aynı donanım ve
uygulamada buluşmasına imkân sağlamaktadır.
İş amaçlarına tahsis
edilen bilgi teknolojileri donanım ve uygulamalarının zaruri ihtiyaçları aşan
ölçüde kişisel amaçla, eğlence niyetli, genel ahlaka, örf ve adetlere aykırı
olarak kullanılması doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmayan eylem olarak
değerlendirilmekte ve çalışma ilişkileri pratiğinde çatışma nedeni
olabilmektedir.
Yukarıda belirtilen
risklerin yönetimine katkı sağlamak amacıyla çalışmamızda; özel hayatın
gizliliği ve haberleşme hürriyeti bağlamında, iş amaçları için tahsis edilen
iletişim araçlarının kullanımı ve iletişim içeriklerinin işverenlikçe denetim
ilkeleri konusunda değerlendirmelerde bulunulacaktır.
II- İLETİŞİM ARAÇLARININ
KULLANIMI VE İLETİŞİM İÇERİKLERİNİN İŞVERENLİKÇE DENETİMİNİN BAĞLAMI
4857 sayılı İş Kanunu
ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda işçinin kullanımına sunulan iletişim
araçlarının kullanımı ve içeriklerinin denetimine ilişkin özel bir düzenleme
bulunmamaktadır. Yapılan mevzuat taramasında bu konunun “İşverenin Yönetim Hakkı” hukuki zemininde analiz edilmesinin
yerinde olacağı gözlemlenmiştir.
Bu minvalde işverenin
yönetim hakkı ve ilişkili müesseseler ile iş amaçlarına tahsis edilen iletişim
araçlarının kullanımı ve iletişim içeriklerinin denetiminin tesir ettiği temel
hak ve özgürlüklerin müşahhas özelikleri hakkında yapılacak bilgilendirmenin
inceleme konusunun somutlaştırılması açısından faydalı olacaktır.
A- İŞVERENİN YÖNETİM HAKKI
4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinin
birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi
diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.
Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmeleri
gibi diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık
ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen
kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil
edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt
hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin
yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini
işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirmekte; işçinin işverene
karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık
unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş
sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır([1]).
İşveren tarafından oluşturulan organizasyonda
herhangi bir üretim ve ticari risk üstlenmeden, işveren nam ve hesabına işin
görülme tarzı bakımından işçinin işverenden talimat alması, işveren ya da
işveren vekili tarafından kontrol edilmesine ilişkin konsensüsün işçinin özgür
iradesiyle kabulü işverenin yönetimi ve gözetimi altına çalışması sonucunu
doğurmaktadır.
B- İŞVERENİN GENEL DÜZENLEMELER YAPMA VE ÖZEL TALİMAT
VERME EHLİYETİ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 399.
maddesinde vücut bulduğu üzere; işveren, işin görülmesi ve işçilerin
işyerindeki davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel
talimat verebilir.