Gayrimenkul Alım-Satım Faaliyetinde Bulunan Şirketlerce Yapılan Komisyon Ödemelerinin Durumu

 

Yazar: Salih ÇALAL*

 

E-Yaklaşım / Eylül 2024 / Sayı: 381

 

 

I- GİRİŞ

 

Ülke genelinde 200 bin işletme olduğu ve 600 bin kişinin istihdam edildiği öngörülen gayrimenkul alım satımı sektöründe, 2007 yılı itibariyle Türkiye genelinde esnaf odaları ile ticaret odalarına kayıtlı emlakçı sayısı 35.000 civarındadır. Bugün için bu rakamın 40.000 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Bu denli büyük bir sektörün içerisinde anılan işlere aracılık eden ve aynı zamanda vergi mükellefi olmayan kişilerinde sayıca fazla olduğu bilinmektedir. Gayrimenkul alım satım faaliyetinde bulunan şirketlerin, bu işler için vergi mükellefiyeti bulunmayan kişilerden aracılık hizmeti aldığı ve karşılığında gider pusulası düzenlediği, bu kapsamda vergi mükellefiyeti bulunmayan aracılara yapılan ödemeler üzerinden gelir vergisi ve katma değer vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı konusunda tereddütler oluşmuştur. Ödeme yapılan aracılar tarafından işin sürekli hale getirilmesi durumunda mükellefiyetin söz konusu olup olmayacağı ile gider pusulası düzenlenmesinde bir sınırın bulunup bulunmayacağı hususlarında yapılan değerlendirmelerimiz aşağıya kaydedilmiştir.

 

II- GAYRİMENKUL ALIM SATIM FAALİYETİNDE BULUNAN ŞİRKETLERİN ARACILIK EDEN KİŞİLERE YAPTIĞI KOMİSYON ÖDEMELERİNİN DURUMU

 

Komisyon, bir ticari işlemin yapılmasına aracılık eden kişi ya da kuruluşa gerçekleştirdiği hizmet karşılığında belirli bir oranda yapılan ödemedir. Bu kapsamda yapılan her ödemenin usulüne uygun vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde sayılan giderlerin indirilebilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun;

 

. 37. maddesinde, “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” hükmüne,

 

. 61. maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” hükmüne,

 

. 82. maddesinde, “Vergiye tâbi arızi kazançlar şunlardır:

 

1. Arızî olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar. …” hükmüne,

 

. 94. maddesinde, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

 
Görüntülenme Sayısı