Düğünde Takılan Ziynet Eşyalarına İlişkin Yargıtayın Görüş Değişikliği

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

 

Yazar: Ertan AYDOĞAN*

 

E-Yaklaşım / Ocak 2025 / Sayı: 385

 

 

I- GİRİŞ

 

Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır. Toplum içerisinde bilinen anlamıyla ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Boşanma sürecinde ziynet eşyalarının kime ait olduğu yahut boşanmadan sonra kimde kalacağı önemli bir tartışma konusu olarak bugüne kadar birçok mahkeme kararına yansımıştır. Konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın vermiş olduğu görüşler tartışmayı sonlandıracak nitelikte olsa da, anılan mahkeme tarafından verilen yeni bir karar bu konuda görüş değişikliğine gidildiğini göstermektedir.

 

II- ZİYNET EŞYASI

 

Genel olarak ziynet eşyası; genel olarak altından yapılan takılardır. Ancak sadece altından yapılması şarttır denilemez ve altın, gümüş gibi değerli maddelerden yapılan ve takı olarak kullanılabilen ve maddi değerleri olan eşyalardır. Bir başka ifadeyle ziynet eşyası altın gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış takı olarak kullanılan süs eşyalarıdır. Dolayısıyla ziynet eşyası ne demek sorusuna şu cevapları vermek mümkündür; kolye, yüzük, bileklik, altın kemer, kelepçe bileklik, küpe gibi birçok takı ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir. Çeyrek altın, yarım altın, tam altın gibi eşyalar nitelikleri itibariyle süs eşyası olarak takılmadığından aslında ziynet eşyası olarak kabul edilmemektedir. Ancak bu noktada Yargıtay içtihatlarında bir farklılık görülmektedir. Zira Yargıtay, ziynet eşyasını tanımından daha geniş yorumlamakta ve çeyrek, yarım, tam altın gibi eşyaları da ziynet eşyası davası kapsamında istenebilecek eşyalar arasında saymaktadır.

 

III- DÜĞÜNDE TAKILAN ZİYNET EŞYALARINA İLİŞKİN YARGITAYIN GÖRÜŞ DEĞİŞİKLİĞİ

 

Uygulamada ziynet eşyalarının neler oldukları, evlilik birliği süresince nasıl ve ne şekilde kullanılması gerektiği, boşanma veya ölüm halinde hangi hukuki statü dahilinde değerlendirilecekleri ve kime ait olacakları, evlilik birliği içerisinde ortak ihtiyaçların karşılanması için tüketilmeleri halinde nasıl bir süreç yürütülmesi gerektiği ve tüm bu hususların ispatlanmasında hangi yolların izlenilmesi gerektiği hususları halk arasında soru işaretlerine neden olabilmektedir.

 

Bu konuda Yargıtay uzun yıllar boyunca tek bir görüşü savunmuştur. Buna göre, yaygın örf ve adet ile ülke gerçekleri açısından, kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Dolayısıyla düğün sırasında erkeğe takılan ziynetler ve paralar da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu bildirilmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.01.2016 tarih ve 2015/21024 Es. 2016/1292 K. sayılı ilamı; “… kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları ve nakit para kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır…” şeklindedir. Benzer şekilde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 06.11.2017 tarihli 2016/4230 E. 2017/15289 K. sayılı ilamı; “…düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır…” şeklindedir. 

 

Gelinen süreçte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.04.2024 tarihinde vermiş olduğu 2023/5704 E. 2024/2402 K. sayılı kararıyla bu mevcut içtihatını değiştirmiştir; Dairemizin önceki içtihatları, “aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır” yönündeydi. Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; “Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir” yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.

 
Görüntülenme Sayısı