Kreş kurmak yalnızca işverene bırakılmasın
Kadınların çalışma hayatında yer almasının önündeki önemli engellerden bir tanesi çocuk sahibi olmak ve çocukların bakım sorumluluğu. Kadınlarımız çocuk sahibi olmak nedeniyle uzun süreler işgücü piyasasından uzak kalıyorlar. Doğum izni süresince ve doğum sonrasında alınan ücretsiz izinler nedeniyle hem kadınlarımız işlerinden uzaklaşıyorlar, hem de işveren bu sürede kadın işçinin yerini dolduramıyor.
Geçtiğimiz dönemde nüfusun yaşlanmasını önlemek adına çocuk yapmayı teşvik edici bir düzenleme olması açısından doğum izni süresini uzatılması konusu gündeme gelmişti. Fakat bu durumun işverenleri kadın işçi çalıştırmamaya itebilecek etkileri nedeniyle konu rafa kalkmıştı. Ayrıca işverenlere doğum izninde olan kadın çalışanlar yerine özel istihdam büroları vasıtasıyla geçici iş ilişkisi kurabilmesi de planlanıyordu. Fakat her iki konuda sosyal taraflardan gelen tepkiler üzerine rafa kalktı.
Kreş açma zorunluluğu meselesi yeniden gündeme gelmiş durumda.
Kadınların işgücüne katılma oranı açısından Moritanya ile yarışır durumumuz nedeniyle kreş meselesinin kadınları işgücü piyasasına çekmesi ve daha çok kadının çalışmaya başlaması hedefleniyor. Bu sorumluluğun işverenlerin sırtına yüklenmesi de doğru değil.
Devlet bizatihi kendi sorumluluğu olan bir konuda işverenlerin üzerine bir ek maliyet getirirse işverenlerin kadın işçi çalıştırmayı iki kez düşünmesi söz konusu olacak.
Düzenleme herkesi kapsasın
Şu anki mevzuat uyarınca yalnızca 150 ve daha fazla kadının çalıştığı işyerlerinde kreş kurma zorunluluğu söz konusu. Yani çok küçük bir kesim işveren tarafından sağlanan ücretsiz kreş hakkından yararlanabiliyor. Diğer yandan mevcut düzenlemenin hem işverenler için öngördüğü şartlar çok ağır, hem de çalışan kadınların sorunlarını çözecek bir düzenlemeden söz etmek mümkün değil. İşyerinde 150 ve daha fazla kadın çalıştıran işveren ilgili yönetmelikte belirtilen asgari standartları sağlayan bir kreş kurmak durumunda. Fakat asgari standartları sağlamak bile çok yüksek maliyet öngördüğü için işverenler kreş kurmaktansa bu konudaki idari para cezasına katlanmayı tercih ediyorlar.
Baba için de zorunlu
Bu konuda bir düzenleme yapılırken çalışan kadın çalışmayan kadın ayrımı yapılmamalı. İşverenlerin kuracakları kreşler yerine belediyelerin veya doğrudan devletin kurduğu kreşlerden bütün kadınların belirli koşullarda yararlanması sağlanmalı.
Ancak, bu sayede toplumun bütününü kapsayan ve çözüm odaklı bir yol benimsenmiş olacaktır. Çalışan kadınların çocuk bakımı nedeniyle işten uzaklaşması engelleneceği gibi çocuk bakımı nedeniyle hiç çalışamamış kadınların sorunları da bu çerçevede çözüme kavuşacaktır.
Dolayısıyla devletin çocuğunu kreşe götüren annelere sağlayacağı bir destek, yine devletin kendi eli ile kuracağı kreş ve okul öncesi kurumları veya mahalle kreşleri kadın istihdamını artırmanın etkin bir yolu olabilir.
Kadınlar çalışma hayatında yoklar
Ülkemizde kadınların işgücüne katılma oranları ne yazık ki çok düşük. Bu konuda bırakın Avrupa ülkelerini, çoğu Ortadoğu ülkesinin gerisindeyiz. Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 30.9. Bu oranla ILO verilerine göre, ancak Batı Şeria, Ürdün, Cezayir, Kosova, Suudi Arabistan, Fas, Tunus ve Moritanya’nın önünde yer alıyoruz. Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında ise zaten en kötü tabloya sahibiz. Dolayısıyla kadınlarımız için yapılabilecek daha pek çok konu var. Ekonomik gelişmişliğimize yakışmayan bu tabloyu değiştirmek ve kadınlarımızı işgücü piyasasına dahil etmenin bir yolunu mutlaka bulmak durumundayız. Aksi taktirde hem çok büyük bir insan kaynağını ekonomiye dahil edemeyeceğiz, hem de kronik toplumsal sorunların çözümünde bir adım atamamış olacağız.
Hizmet ucuz verilmeli…
Kadınların çalışma hayatından uzak kalmasının temelinde yatan konu annelik durumu. Kadın çalışanlar çocuklarının anne sütü ihtiyacını, annelik görevleri dolayısıyla yerine getirmeleri gereken işleri yapabilmek adına iş hayatından uzak kalıyorlar. Doğum ve anne sütü ihtiyacı konusunda gerekli düzenlemeler muhakkak hayata geçirilmeli. Ancak çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim sektörünün kurumsal hale getirilmesi ve bu konuda hayata geçirilecek teşvikler olmadan kadın istihdamını yalnızca bu yönden düşünerek çözmek mümkün değil.
Pek çok anne, çocuğunun kreşe gitmesi ve ihtiyaçlarını karşılamak için harcadığı paradan daha fazla ücret alamadığı için çalışmamaktadır. Yani ücret seviyesinin düşüklüğü ve okul öncesi kurumların fiyatlarının pahalılığı kadınları çalışma hayatından alıkoymaktadır. Dolayısıyla devletin çocuğunu kreşe götüren annelere sağlayacağı bir destek, yine devletin kendi eli ile kuracağı kreş ve okul öncesi kurumları veya mahalle kreşleri kadın istihdamını artırmanın çok daha etkin bir yolu olabilir.
Hem kariyer hem çocuk olmuyor
Çalışma hayatına yeni giren kadınların yüzde 88’i anne olduktan sonra da çalışmaya devam etmek istiyor. Ancak ne yazık ki, kadının çocuğu bırakabileceği kimse yok. Yani çalışması çok zor.
Çalışan kadınların yüzde 36.4’ü iş ve aile yaşamı arasında çatışma yaşıyor. Hem işinde başarılı bir çalışan, hem evinde iyi bir anne olmak çok kolay değil.
Diğer yandan çalışan kadınların yüzde 21’i ev işleri ve çocuk bakımı tüm zamanlarını aldığı için işten ayrılıyor.
Yani çocuk sahibi olan kadını çalışma hayatına çekemediğimiz gibi, çalışan kadın da çocuk sahibi olduktan sonra çalışma hayatının dışına itiliyor. Bunun arkasında yatan nedenlerden en önemlisi de kurumsal bakım hizmetlerinin gelişmiş olmaması.
Elbette ki, Türk kültüründe çocuk bakımının kadın işi olarak görülmesinin de bu oranda payı var. Anne olduktan sonra işten ayrılanların yüzde 32’si çocuğa bakacak kimse olmadığı için, yüzde 10.5’i çocuk bakım masrafları yüksek olduğu için işinden ayrılmak zorunda kalıyor.
Çalışma hayatından ayrılan kadınların yüzde 32.2’si esnek çalışma, çocuk bakımı desteği, izinlerin artması, ev işlerinde yardımcı olunması durumlarında çalışmaya devam edebileceğini ifade ediyor. Yani esnek çalışmanın hayata geçirilmesi bizzat kadınların talebi haline gelmiş durumda. Bu konuda iş güvencesini sağlayacak, çalışanların hak kaybına neden olmayacak bir düzenlemenin sosyal diyalog mekanizmaları kullanılarak hayata geçirilmesi gerekiyor.
Çocuk sahibi olmak kadınların işgücü piyasasına katılmasını engellediği gibi, çalışmak da kadınların çocuk sahini olma ihtimalini azaltıyor. Yani çift taraflı bir etki söz konusu. Yoğun çalışma hayatı nedeniyle evlenmekte/anne olmakta geciken kadın oranı yüzde 19.7, ailesi ile yeteri kadar ilgilenemeyen kadın oranı yüzde 28.4. Yani bir yandan kadınların çalışma hayatına girmesin, diğer yandan da ev ve iş hayatı arasındaki dengenin kurulmasını sağlamamız gerekiyor.
Milliyet Gazetesi – 30.11.2014