Yazar: Nazlı Gaye ALPASLAN*
I-
GİRİŞ
Uygulamada 213
sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tebligat önemli bir husus olarak
karşımıza çıkmaktadır. Zaman zaman vergi idaresinin hatalı tebligatları
dolayısıyla birçok tebligatlar hakkında vergi mükellefleri tarafından açılan
davalar idare aleyhine sonuçlanmaktadır.
Bu çalışmada 213
sayılı vergi usulünde yer alan e-Tebligat konusu VUK. md. 107/ A hükmü dikkate
alınmadan diğer tebligat yöntemleri irdelenmeye çalışılacaktır.
Gerçek ve tüzel kişiler nezdinde
yapılacak her türlü vergi tebligatının usulüne uygun olarak yapılması
zorunludur. Genelde tebligatlar 213 sayılı VUK’un 93. maddesine uygun olarak
yapılmalıdır. Belli bazı durumlarda tebligatların nerelere, kimlere ve nasıl
yapılacağı yasada belirtilmiştir. Bu çalışmada uygulamada vergi tebligatları
ile ilgili ortaya çıkabilecek problemler tartışılmakta ve çözüm önerileri
ortaya konulmaktadır.
Vergi Usul
Hukukunda, “tebligat” konusu son
derece önem taşıyan ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu bağlamda 213
sayılı VUK tebliğle ilgili hükümleri gereğince tebliğin vergilendirmeyi
ilgilendiren ve hüküm ifade eden bir yazının veya bir belgenin o kimseye
önceden belirlenmiş yöntem ve şekillere göre iletilmesidir. Vergi usul
hukukunda belirlenen yollardan biri ile belirlenen matraha idarece vergi oranı
uygulanarak vergi alacağının miktarı bulunduktan sonra, bunun mükellefe
bildirilmesi gerekecektir. Vergilendirme ile ilgili ve hüküm ifade eden
hususların yükümlü veya vergi cezasının muhatabına yetkili makamlarca yazı ile
bildirilmesine verginin tebliği denilmektedir. (VUK md. 21) vergi hukuku alanında
tebliğ, yükümlü, sorumlu ya da ilgili hakkında hukuki sonuç doğuracak
vergilendirme ile ilgili belge ve yazıların bu kimselere VUK’un 93 ve diğer maddelerinde
belirlenen esaslara uygun olarak iletilmesidir(1).
Vergileme ile ilgili tebliğlerin VUK’un 93 ila 110. maddeleri arasında belirlenen esaslara göre yapılması gerekmektedir. Bu tebligatların bizzat mükellefin işyerinde yapılması zorunludur(2). Tebligat aşaması vergilendirme sürecinde tarh aşaması ile tahakkuk aşaması arasında bir süreç ve safhadır. Bu süreç çok önemli bir süreç olup, tahakkuk fişinin dışında ve beyana göre alınan vergi ve bununla ilgili ceza ve ilave verginin doğuş ve kesinleşmesini etkileyecek her türlü işlemin tebliğ suretiyle ilgiliye duyurulması zorunludur.
II-
213 SAYILI VERGİ USUL KANUNU’NA GÖRE TEBLİGAT USULLERİ
Türk Ticaret Kanunun ve vergi hukukumuzda
tebligat işlemlerini düzenleyen genel ve özel hükümler bulunmaktadır. Buna göre
vergilendirme işlemi kişilerin temel hak ve özgürlükleri ile yakından ilgili
olduğu için bu konuda Vergi Usul Kanunu’nda özel hükümler yer almaktadır (İYUK
md. 60). Diğer taraftan Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Yasa hükümlerine
göre kanun kapsamındaki tebliğlerin mutlak surette Vergi Usul Kanunu hükümleri
çerçevesinde yapılmasının gerektiği vurgulanmaktadır. Gerek Tebligat Yasasında
ve gerekse 2577 sayılı İYUK’un hükümlerine göre idare ve vergi mahkemelerine
ait her türlü tebligatların Tebligat Kanunu hükümlerine tabii olduğu yürütmeye
bağlanmıştır. Buna göre tahsilata yönelik tebliğler Vergi Usul Kanunu’na göre
ve yargı safhasına ait tebligatlar ise Tebligat Yasasına göre yapılacaktır(3).
Yükümlü ya da sorumluya tebligat
yapılması çeşitli açılardan önem taşımaktadır. Buna göre tebliğler mutlak
surette mükelleflerin bilinen yani malum adreslerine yapılmalıdır. Aksi halde
yapılan tebligat geçerli değildir. Adresi bilinmeyen veya ulaşılamayan
mükelleflere ilan yoluyla tebligat en son çare olarak yapılabilir. İlan yoluyla
tebligat yapılacak durumlar kısaca şöyle özetlenebilir:
1- Mükellefin adresi hiç bilinmediği
takdirde,
2- Mükellefin bilinen adresi değişmiş
veya yanlış bir adres verilmiş olması halinde,
3- Çeşitli nedenlerle posta ile tebligat
işlemi gerçekleşmediği takdirde,
4- Yabancı ülkelerde bulunanlara ya…