Vergi Mükellefi Olmayanlara İlişkin Tevsik Zorunluluğunun Borçlar Hukuku ve Vergi Hukuku Yönlerinden Değerlendirilmesi

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

 

Yazar: Ferhat FAHRAN*

 

E-Yaklaşım / Aralık 2024 / Sayı: 384

 

 

“İyi Bir Hukukçu, Suçluları Cezalandırmaktan Çok Suçu Önlemeyi Düşünendir.”  MONTESQUİEU

 

 

 

I- GENEL AÇIKLAMALAR

 

Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na (Bakanlık) mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme yetkisi verilmiştir.

 

Bakanlık bu yetkisine istinaden 459 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği ile mükelleflere, 7 bin TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar[1] kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmiştir.

 

7254 sayılı Kanun’un 02.08.2024 tarihinde yürürlüğe giren 6. maddesi ile VUK’nun mükerrer 257. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan Mükelleflereibaresinden sonra gelmek üzere “ve mükellef olmayanlara,” ibaresi eklenmek suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, tevsik zorunluluğunun kapsamına mükellef olmayanları da dahil etme yetkisi verilmiştir.

 

Bakanlık 7254 sayılı Kanunla verilen yetkisini Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 459)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 572) ile kullanarak, tevsik zorunluluğu ile ilgili 459 sıra no.lu VUK Genel Tebliğinde yaptığı değişikliklerle mükellef olmayanları da tevsik zorunluluğu kapsamına almıştır.

 

II- VUK 572 SERİ NO.LU GENEL TEBLİĞİ

 

459 sıra No.lu VUK Genel Tebliği’nin “4.1. Kapsam ve Tutar” başlıklı bölümünün birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bölümün ikinci paragrafından sonra aşağıdaki paragraflar eklenmiştir:

“Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) yapacakları, 7.000 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur.”

“Bu zorunluluk kapsamında, mükellef olmayanlar da, tevsik zorunluluğu kapsamında olanlardan yapacakları alımlarına ilişkin 7.000 TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapacaklardır.

 

Tevsik zorunluluğu kapsamındaki ödemelerin tahsilatı yapanın hesabına, bizzat aracı finansal kurumların şubelerine gidilmek ve işleme ait açıklamalara da yer verilmek suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, tevsik zorunluluğuna uyulmuş sayılacaktır.

 

Tebliğdeki Örnek Olaylar;

 

Örnek Olay 1; Herhangi bir banka hesabı veya kredi kartı bulunmayan Bay (C), mobilya perakende ticareti ile uğraşan (D) Ltd. Şti. ’den 15.000 TL tutarında bir masa satın almıştır. Bay (C) söz konusu ödemeyi gerçekleştirmek için (D) Ltd. Şti.’nin hesabının bulunduğu bankanın bir şubesine gitmiş, işleme ait açıklamalara yer vermek ve karşılığında banka dekontu almak suretiyle ödemeyi yerine getirmiştir. Bu durumda tevsik zorunluluğuna uyulmuş sayılacak ve Bay (C) ile (D) Ltd. Şti.’ne ceza uygulanmayacaktır.

Örnek Olay 2; Herhangi bir banka hesabı veya kredi kartı bulunmayan Bay (E), cep telefonu perakende ticareti ile uğraşan Bay (F)’den 25.000 TL tutarında bir cep telefonu satın almıştır. Bay (E) söz konusu cep telefonunun bedelini işlem anında nakit olarak Bay (F)’ye ödemiştir. Bay (F) ise söz konusu tutarı banka şubesine giderek kendi hesabına yatırmıştır. Bu durumda tevsik zorunluluğuna uyulmamış olacak ve Bay (E) ile Bay (F)’ye ayrı ayrı ceza uygulanacaktır.

 

Ceza uygulaması;

 

7524 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle VUK’nun mükerrer 355. maddesinin 4 numaralı fıkrasında yapılan değişiklikler sonucunda; tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerle mükellef olmayanların her birine, her bir işlem için özel usulsüzlük cezası uygulanacaktır. Değişiklikten önce sadece mükelleflere ceza uygulanabiliyordu.

 

Özel usulsüzlük cezası;

 

. Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 20.000 Türk lirasından,

 

. İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 10.000 Türk lirasından

 

. Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 5.000 Türk lirasından

 

az olmamak üzere, işleme konu tutarın % 5’inden % 10’una yükseltilmiştir.

 

Öte yandan, 572 sıra No.lu VUK Genel Tebliği’nde, aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunlu olmayan tahsilat ve ödemeler tek, tek sayılarak belirtilmiştir. Yazımızda, bu tahsilat ve ödemelerin neler olduğunu, yazımızın konusu ile doğrudan ilgisi olmadığı için belirtmeyi gereksiz buluyoruz.

 

Zira yazımızın konusu; 572 Seri No.lu Tebliğde mükellef olmayanların 7.000 TL’ aşan ödemelerinin tevsik zorunluluğu kapsamına alınmalarının ve bu zorunluluğa itibar etmeyenlerin özel usulsüzlük cezasına muhatap olmalarının, özel hukuk mevzuatına ve VUK’nun başlangıç ilkelerine ne ölçüde uyumlu olduğu konusunda değerlendirmelerdir.   

 

III- BORÇLAR KANUNUNDA PARALI BORÇLARDA İFA YERİ

 

Genel anlamda ödeme veya tahsilat, bir mal veya hizmetin iktisabı veya bir hizmetin yapılması veya yapılmaması eylemleri karşılığında muaccel hale gelen alacağın ifasıdır Borçlar hukukumuzda, normal şartlarda borcun ifası sırasında, borcun ödenmesi şekline yönelik bir düzenleme mevcut olmamakla birlikte, Kanun’un 89. maddesinde, borcun ifa yeri ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. B.K. 89. maddesi aynen şöyledir;

 

“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;

 

1- Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,

 

2- Para borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,

 

3- Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edilir.

 

Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilir.”

 

B.K.’nun 89. maddesinde, taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile borcun ifasına yönelik bir şekil şartları (yeri ve ifa şekli) öngörülmemişse, para borçlarının nerede ifa edileceği belirtilmektedir. Bu belirlemede tarafların yerleşim yerlerine ve sözleşmenin kurulduğu sırada borcun konusunun bulunduğu yere atıf yapılmıştır. Dolayısıyla, taraflar arasında yapılan bir sözleşmede ifanın yeri ve şekline ilişkin bir düzenleme yoksa B.K.’nun 89. maddesine itibar edilmek koşuluyla, borcun ifasının yerine getirilmesiyle, borçlu borcundan kurtulur veya alacaklı da alacağını tahsil etmiş olur.        

 

IV- VUK 572 SERİ NO.LU GENEL TEBLİĞİ’NİN, “VERGİ KANUNLARININ UYGULANMASI VE İSPAT” HÜKÜMLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ          

 

Bir ülkede yürürlükte olan hukuk, o ülkenin pozitif hukukudur. Pozitif hukuk kamu hukuku ve özel hukuk olarak uygulanır. Örneğin borçlar hukuku özel hukuk, vergi hukuku ise kamu hukukudur. Her ne kadar iki hukuk dalının konuları, korudukları hakları ve uyulması gereken yükümlülükleri ve yaptırımları farklı olmasına rağmen, pozitif hukuk düzeni içinde bütünlük arz ederler. Özellikle kamu hukuku niteliğinde olan vergi hukuku özel hukuk hükümleri esas alınarak düzenlenir. Örneğin; özel bir hukuk dalı olan Ticaret hukukunda yer alan şirketlerin hukuki statüleri ve ortakların konumları esas alınarak vergi hukukunda düzenlemeler yapılır. Yine VUK’nda şüpheli alacaklar, değersiz alacaklar veya vazgeçilen alacaklara ilişkin hükümler düzenlenirken, İcra- İflas Kanunu’nun ve Borçlar Kanunu’nun hükümleri göz önünde bulundurulur. Dolayısıyla, vergi mevzuatına ilişkin düzenlemelerde ilgili özel hukuk düzenlemelerinin esas alınması gereği açıktır. Ve hiçbir zaman bu düzenlemeler ilgili olduğu özel hukuk hükümlerine aykırı olamayacağı gibi, görmezden de gelinemez.

Görüntülenme Sayısı