E-Yaklaşım / Mayıs 2024 / Sayı: 377
I- GİRİŞ
Anayasa’nın 73. maddesinde ortaya çıkan “mali güç” kavramı, bireylerin sahip oldukları gelir, servet ve bu varlıklarla tükettikleri yani harcadıkları değerleri ifade etmektedir. Mali güç ilkesine göre ülkemizde, gelir üzerinden, gelir ve kurumlar vergisi; harcamalar üzerinden, özel tüketim vergisi, katma değer vergisi vb. servet üzerinden ise emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ve veraset ve intikal vergisi alınmaktadır.
Servet üzerinden alınan vergileri, direkt servetten ve servetin transferinden alınan vergiler olarak ikiye ayırabilmek mümkündür. Ülkemiz açısından bakıldığında, servetten alınan vergiler olarak emlak ve motorlu taşıtlar vergisini; servet transferinden alınan vergiler olarak ise veraset ve intikal vergisini görmek mümkündür.
Veraset ve intikal vergisi, periyodik olarak alınan bir vergi olmayıp, verginin konusu itibariyle, ölüm olayının veya karşılıksız intikallerin gerçekleşmesi sonucu arızi olarak alınan bir vergidir. Hiç şüphesiz, toplumlardaki gelir dağılımı adaletinin sağlanması, vergi yükünün adil bir şekilde dağılımı gibi amaçları sağlama yönünden veraset ve intikal vergisinin yeri oldukça önemlidir.
Servet vergilerinin en tipik örneklerinden birisi olan veraset ve intikal vergisi, uygulamada ilk ortaya çıkan servet vergilerinden birisi olduğu gibi, uygulandığı ülkeler itibariyle de en geniş uygulama alanına sahip bir servet vergisidir.
Çalışma kapsamında, Servet vergilerinden olan veraset ve intikal vergisinin konusuna, kapsamına, beyanına, ödenme zamanına ve ölümle intikal eden mal ve haklarda veraset ilamının durumunu irdeleyip veraset ilamı dilekçe örneğiyle makalemizi sonlandıracağız.
II- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN TARİHÇESİ
Tarihi çok eskilere dayanan Veraset ve İntikal Vergisi’nin dünyada bilinen ilk uygulamalarına milattan önce VII. yüzyılda Mısır’da Ptolemyler döneminde ve milattan sonra I. yüzyılda Roma’da imparator Agustus döneminde rastlanmaktadır.
Türkiye’de Veraset ve İntikal Vergisi, Osmanlı İmparatorluğundan bu yana farklı şekillerde uygulanmıştır. İmparatorluk döneminde bugünkü anlamıyla bir Veraset ve İntikal Vergisi uygulandığı söylenemez. O dönemde; sadece terekenin devlet memuru tarafından tahriri (yazımı) durumunda Tereke Tahrir Harcı ve gayrimenkullerin mülkiyetinin ivazsız intikallerinde ise İntikal Harcı alınmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nde Veraset ve İntikal Vergisi, 1926 yılında yürürlüğe giren 797 Sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu ile uygulamaya başlanmıştır. Hisse miktarı ve akrabalık derecesine göre artan oranlı bir miras hissesi vergisi şeklinde uygulanmaya başlanan vergi, daha sonra yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile tezatlık oluşturmaması için 17.02.1931 tarih ve 1836 Sayılı Kanunla baştan aşağı değiştirilmiş ve oranlarında da artışa gidilmiştir. 1941 yılında yapılan değişiklikle vergi oranları iki kat artırılarak devlet gelirlerinin artırılması amaçlanmıştır([1]).
15.06.1959 tarihinde yürürlüğe giren 08.06.1959 tarihli 7338 Sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu ile eski kanun tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Sonraki yıllarda ise söz konusu kanunda, 188, 213, 903, 1318, 2353, 2591, 3219, 3393, 4008, 4369, 4775, 5226, 5234, 5281, 5904 ve 6327 sayılı Kanunlar ile çeşitli düzenlemelere gidilmiştir. Günümüzde uygulanmakta olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 5 bölüm ve 26 maddeden oluşmaktadır. Halen 08.06.1956 tarih ve 7338 sayılı Kanunla çıkartılan Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu yürürlüktedir([2]).
III- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN KONUSU
7338 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtildiği üzere; “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya ivazsız (karşılıksız) bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikali Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusuna girmektedir. Bu vergi, Türk vatandaşı olup yurtdışından aynı şekilde iktisap edilecek mallara da şamildir.” Türkiye’de bulunan bir şahsın, Türkiye sınırları dışında bulunan malını veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde iktisap eden ve Türkiye’de ikametgâhı olmayan yabancı şahıslara intikali bu verginin konusuna girmez. Ancak iktisap eden ve Türkiye’de ikametgâhı olan yabancı şahıs bu vergiye tabidir.
Veraset ve İntikal Vergisi’nin Konusu; bir kişinin ölmesi veya mahkemece gaipliğine karar verilmesi sonucu mallarının mirasçılarına veraset yoluyla intikal etmesi ile sağlar arası vasiyet, bağış, piyango, kura, tesadüf oyunu gibi yollarla ivazsız mal intikalleri şeklinde ele alınabilir biri olarak kabul edilebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, mirasçı veya kendisine bağış yoluyla ivazsız intikal yapılan kişi için vergi borcunun doğmasının belli şartları bulunmaktadır. Buna göre mirasın reddedilmemiş olması veya intikale konu olan mal eğer menkul mal ise fiziken kendisine verilmiş olması, diğer bir ifade ile mülkiyetin zilyetliği içerecek şekilde devredilmiş olması; intikale konu olan mal eğer gayrimenkul mal veya tescile tabi hak ise ilgili sicile şahıs adına tescil edilmesi gerekmektedir.
Veraset ve İntikal Vergisi genel olarak hem veraset (bir kişinin ölümü ile malvarlığının mirasçılara geçmesi) yoluyla ve hem de sağlar arası ivazsız mal intikallerini vergilendirmektedir. Mal kavramı ile üzerinde mülkiyet oluşturulabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle malvarlığı içine girebilen sair bütün haklar ve alacaklar anlaşılır. Literatürde veraset vergisinin; biri paylaşılmamış tereke vergisi (tereke vergisi), diğeri ise paylaşılmış tereke vergisi (miras payı vergisi) olmak üzere iki ayrı uygulama şekli vardır. Paylaşılmamış tereke vergisinde, muristen kalan terekesi mirasçılara geçmeden terekenin tamamı üzerinde genellikle artan oranlı bir vergi alınır. Paylaşılmış tereke vergisinde ise, tereke paylaşıldıktan sonra her bir mirasçının payı ayrı ayrı ve mirasçının yakınlık derecesi ve diğer şahsi özellikleri dikkate alınarak vergilendirmeye gidilir. Bu haliyle tereke vergisi objektif karakterli bir vergi iken, miras payı vergisi sübjektif karakterli bir vergidir. Türkiye’de miras payı vergisi uygulanmaktadır. Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusu düzenlenirken, Kanunların uygulama alanının belirlenmesine yönelik olarak hem şahsilik hem de mülkilik ilkelerine yer verilmiştir.
. Şahsilik ilkesine göre VİVK uygulama alanı Türkiye Cumhuriyeti vata…