Yazar: Ertuğrul Kutay ÜNAL*
I-
GİRİŞ
21.12.2021 tarih ve 31696 (Mükerrer) sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kur Korumalı Mevduat Hesabı (KKMH)([1])
isimli enstrüman ile Türk bankacılık sektöründe, geçmişte benzeri denenen bir
uygulama tekrar finans piyasalarındaki yerini almıştır. Ürünün amacı; 2021
yılının yaz ayları sonundan başlayarak yılsonuna kadar olan dönemde
gerçekleşen, yabancı paranın (USD, Euro vb.) TL karşısındaki hızlı yükselişinin
frenlenmesidir. Her ne kadar ürünün tanıtımı yapıldıktan sonra, ürüne ilişkin
mevzuat hükümleri yapboz misali sonradan adım adım hazırlansa da ürünün ilk
aşamada kısmi bir etki sağladığı görülmüştür. Ancak ürünün esas başarısı, hız
kazanan döviz talebinin tersi yönünde bir etki sağlarsa görülebilecektir. Bunun
da tek başına KKMH ile olup olamayacağı veya KKMH’nin bu yükün ne kadarını
sırtlayabileceği tam kestirilememektedir. Bu çalışmada; KKMH öncesi iktisadi
görünüme yer verilmiş, akabinde KKMH’nin ne olduğu izah edilmeye çalışılmış,
yapılan düzenlemelerle getirdiği vergisel avantajlara yer verilmiş, geçmiş
dönemdeki KKMH benzeri ürün uygulamasına değinilmiş ve makroekonomik
perspektiften KKMH değerlendirilmiştir.
Döviz kuru; ulusal bir paranın, başka bir
ulusal para cinsinden karşılığı anlamına gelmektedir. Döviz kurları günümüzde
bilhassa küçük ve açık ekonomiler için sahip oldukları ehemmiyet ve reel
ekonomiyi doğrudan etkileme potansiyeliyle, yürürlükte olan para politikası
ekseninde doğrudan amaç, işaret veya araç olarak kullanılmaktadırlar. Bu
bağlamda döviz kuru sabit kur sistemi ve serbest kur (tam serbesti) sistemi
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sabit kur sisteminde; ülkenin yerel parası,
yabancı para ve paralardan oluşan bir sepet ekseninde sabitlenmekte ve
belirlenen bu değerin sürdürülebilmesi para otoritesince bazen dolaylı bazen de
doğrudan garanti edilmek suretiyle teminat altına alınmaktadır. Serbest kur
sisteminde ise, dövizin kuru doğrudan piyasada oluşan arz-talep dinamikleri
ekseninde şekillenmektedir. Bu iki sistemin arasında ise, kontrollü dalgalanma
(managed float), sürünen kur (crawling peg) gibi isimlerle anılan ve kurun
belirlenen bir band aralığında hareketine izin veren yapı yer almaktadır. Yine
bu sistemlerde ise kur belirli kriterlere göre yönlendirilmekte ve para
otoritesince ihtiyaç duyulması halinde müdahale edilmektedir. Birbirinden
farklı bu sistemlerin seçimleri, ülkelerin sahip olduğu dinamiklere göre
değişkenlik gösterebilmektedir([2]).
Türkiye’de tatbik edilecek döviz kuru rejimi,
Hükümet ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) beraber çalışması
sonucu belirlenmektedir. Belirlenen kur rejiminin uygulanması ve
biçimlendirilmesi TCMB’nin temel görevlerinden biridir. TCMB, kur politikası
uygulamalarını, para politikası hedeflerine uyumlu şekilde belirlemektedir.
2001 yılında yaşanan ekonomik krizin akabinde Türkiye’de, dalgalı döviz kuru
uygulamasına geçilmiştir. Bu sistemde; TCMB tarafından döviz kuruna ilişkin
reel veya nominal bir hedef tespiti yapılmaz ancak Türk Lirasının aşırı
değerlenmesi veya aşırı değer kaybetmesine karşı önlemler de TCMB tarafından
alınmakla yükümlüdür([3]).
II- KKMH ÖNCESİ EKONOMİK GÖRÜNÜM
Dalgalı kur sisteminde, içsel ve dışsal ekonomik
dengesizlikler, uluslararası arenada cereyan eden askeri ve siyasi gelişmeler,
döviz kurunun ani hareketlerde bulunmasına sebebiyet verebilmektedir. Kurun
serbest piyasada belirlenmesi, ülkenin içinde bulunduğu cari işlemler
dengesinin, kırılganlığa karşı tepki esnekliği ile paralel bir seyir
gösterebilmektedir. Dış ticaret gelirinin düşmesi, doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarına dair girişin azalması, kısa vadeli yabancı sermaye giriş
çıkışlarının keskin şekilde hissedilmesi, ülkenin kur şoku yaşamasına sebebiyet
verebilmektedir.
Kur şoku olarak tanımlanan kavram; para biriminin ani ve yüksek frekanslı değişimlerini ifade etmektedir.[4] Grafik-1’de 01.09.2021-13.01.2022 döneminde Türk Lirasının Amerikan Doları (USD)…