Yaklaşım Logo

Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Açılan Tazminat Davalarının Görülebilmesini Nisbi Karar Ve İlam Harcının Ödenmesi Şartına Bağlayan Kuralın İptali

MevzuautTR Reklam

Yazar: Ufuk ÜNLÜ*

E-Yaklaşım / Şubat 2024 / Sayı: 374

I- GİRİŞ

Mahalli İdareler Dergisi’nin 113. sayısında yayımlanan 09.10.1956 Tarihinden Önce Kamulaştırmasız El Atılan Taşınmazlara Dava Yolu Açıldı başlıklı makalemizde, Anayasa Mahkemesi’nin 21.04.2022 tarihli E.2021/19, K.2022/46 sayılı kararı neticesinde, 09.10.1956 tarihinden önceki dönemlerde kamu hizmetlerine fiilen tahsis edilen taşınmazlar dava için dava yolu açıldığını belirtmiştik.

Yüksek Mahkemenin 08.09.2022 tarih ve E.2022/61, K.2022/101 sayılı kararında ise kamulaştırmasız el atma davalarını yakından ilgilendiren bir başka husus karara bağlanmıştır. Söz konusu karar ile 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun; 28. maddesinin birinci fıkrasının 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle değiştirilen (a) bendinin birinci cümlesinin ve 32. maddesinin birinci cümlesinin “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden iptal edilmesi kararlaştırılmış olup, yazımız kapsamında anılan kararın incelenecektir.

II- KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVALARINDA NİSBİ KARAR VE İLAM HARCI

İdarelerin taşınmaz mal ve irtifak hakkı ihtiyacını karşılamak için öngörülen usul kamulaştırma olmakla birlikte, uygulamada idarelerin her zaman bu usule uygun hareket ettiği söylenemez. Bütçe yetersizlikleri, keyfi uygulamalar ve başkaca imar hukukundan kaynaklanan sebeplerle idarelerin özel mülkiyete tabi taşınmazlara ve irtifak haklarına hukuka aykırı olarak müdahale ettiği görülmektedir. Bu müdahaleler taşınmazı fiilen işgal etme şeklinde olabileceği gibi malikine o taşınmaz üzerinde imar faaliyetinde bulunma izni vermeyerek mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi şeklinde de olabilmektedir. Bu hallerde, kamulaştırmasız el atmadan söz etmek gerekir([1]).

Kamulaştırmasız el atma kavramı, idarenin özel mülkiyetteki taşınmaza kamulaştırma kararı olmadan el atması şeklindeki görünümü dışında; usulüne uygun kamulaştırma işleminde kamulaştırma sınırlarının dışına çıkılıp taşınmazın kamulaştırma projesi dışındaki bölümlerine de el atılması, belediyelerin yürüttüğü imar uygulamaları sırasında düzenlemeye tabi tutulan taşınmazların kamu hizmetleri için ayrılıp üzerinde kamu tesisi bulunan alanlarla hisselendirilmesi, usulüne uygun başlatılmış kamulaştırma işlemleri tamamlanmadan taşınmaza el atılması, yine imar uygulamaları sırasında düzenlemeye tabi tutulan taşınmazlardan kanuni olarak kesilmesi gereken düzenleme ortaklık payı miktarından fazlasının kesilmesi suretiyle kamu hizmetlerine tesis edilmesi şeklindeki uygulamaları da kapsamaktadır([2]).

09.10.1956 tarihli 6830 Sayılı İstimlak Kanunu, kamulaştırma ile ilgili ilk düzenlemedir. Ardından 13.01.1961 tarihinde 221 sayılı Âmme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Âmme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun yürürlük kazanmıştır. Bu Yasa ile 6830 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın yürürlük tarihi olan 09.10.1956 gününden önce kamulaştırmasız el konulan taşınmazların kamulaştırılmış sayılacağı; el konulan taşınmazların sahiplerinin 13.01.1961 tarihinden itibaren iki yıllık hak düşürücü sürede dava açma hakkı tanınmıştır. Tarihsel süreç içerisinde gerçekleştirilen birçok değişiklik sonucunda kamulaştırmasız el atmalar yönüyle, 09.10.1956 tarihinden önceki dönemler için dava hakkı tanınmamış ve bunlar kamulaştırılmış sayılmış, bu tarihten sonraki tüm kamulaştırmasız el atmalar için mülk sahibi için kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma hakkı tanınmıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli E.2021/19, K.2022/46 sayılı kararı neticesinde, 09.10.1956 tarihinden önceki dönemlerde kamu hizmetlerine fiilen tahsis edilen taşınmazlar dava için dava yolu açılmıştır.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının konusunun belli bir değerle ilgili bulunması nedeniyle anılan davalarda kural olarak davacının nispi karar ve ilam harcı ödemesi gerekmektedir. Davalının harçtan muaf olması da davacının nispi karar ve ilam harcı ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak öngörülmemiştir.

492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı (1) sayılı tarifenin “(A) Mahkeme Harçları:” başlıklı bölümünün “III – Karar ve ilam harcı:” başlıklı kısmının (2) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca davanın reddine karar verilmesi durumunda maktu karar ve ilam harcı alınması gerekmektedir. Diğer yandan Kanun’un 11. maddesinde genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle yükümlü oldukları belirtilmiş ise de 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama giderlerinin kapsamı” kenar başlıklı 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde karar ve ilam harçları yargılama giderleri arasında sayılmış, “Yargılama giderlerinden sorumluluk” kenar başlıklı 326. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükme bağlanmıştır.

III- KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVALARININ GÖRÜLEBİLMESİNİ NİSBİ KARAR VE İLAM HARCININ ÖDENMESİ ŞARTINA BAĞLAYAN KURALIN İPTALİ

Yayımlanmış mahkeme kararları uyarınca karar ve ilam harcı, yargı mercilerine gereksiz talepler yöneltilmesinin engellenmesi işlevine sahiptir. Bu harcın ödenme zamanını düzenleyen ve ödenmemesi durumunda müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngören kurallar yargı mercilerinin gereksiz iş yükü altında bırakılmasını engelleme amacını taşımaktadır. Yargı mercilerinin gereksiz bir iş yüküyle karşılaşmaması ve bu sayede önlerine gelen uyuşmazlıkları mümkün olan en kısa sürede çözebilmelerinde kamusal bir fayda bulunduğu açıktır. Bu itibarla kurallarla mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın kamu yararı dışında bir amaca yönelik olduğu söylenemez. Bununla birlikte kuralların kamu yararına yönelik olması yanında Anayasa’nın sözüne uygun olması da gerekir.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının konusunun belli bir değerle ilgili bulunması nedeniyle anılan davalarda kural olarak davacının nispi karar ve ilam harcı ödemesi gerekmektedir.

Söz konusu kuralın hukuki dayanağı olan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi şöyledir:

“Nispi harçlarda ödeme zamanı:

Diğer Yazılar
Görüntülenme Sayısı