Yazar: Salih ÇALAL*
I-
GİRİŞ
Şirketler hukuku
açısından ultra vires kuralı, şirketin ehliyetinin şirkete ait esas sözleşmede
belirtilen işletme konusu ile sınırlı olması durumudur. Şirketin esas
sözleşmede yazılı işletme konusu dışındaki işlemleri ultra vires olarak kabul
edilmektedir. Mülga Ticaret Kanunu’nda “ultra
vires ilkesi” benimsenmiş ve şirketlerin esas sözleşmelerinde belirtilen
konuların, şirketlerin ehliyetinin kapsamını belirlediği kabul edilmişti.
Dahası, işletme konusu dışında kalan işlemler, şirketin hak ehliyeti dışında ve
bu nedenle de yok hükmünde sayılmaktaydı. Ancak 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte ultra vires ilkesi kaldırıldı. Bu
durumun kimilerince, şirketin sınırsız olarak işlem yapacağı anlamında
kullanılmasıyla birlikte uygulamada yaşanabilecek durumlara özelinde tartışmalar
artmaya başladı.
Bu çalışmada, ultra vires kavramın ne
anlama geldiği, yönetim kurulunun sorumluluğunda
nasıl uygulanması gerekeceği ve eski ile yeni kanun arasında bir fark olup
olmadığı hususları hakkında açıklamalar yapılacaktır.
II-
ULTRA VİRES KURALI
Ultra vires, Latince kökenli bir kelime olup, “yetkilerin aşılması” olarak ifade edilebilir. Ultra kelimesi, “ötesi” veya “dışına” anlamına gelmekte iken, vires kelimesi “güç” veya “kuvvet” anlamına gelmektedir(1). Kelime anlamı güç aşımı, yetki ötesi olan ultra vires, hem şirketler hukukunda hem de idare hukukunda bir doktrin olarak çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Ultra vires doktrini İngiliz hukuku kaynaklı olup, şirketler hukuku bakımından şirketlerin hukuki ehliyetinin ana sözleşmelerinde yazılı olan konularıyla sınırlandırılması temeline dayanmaktadır. Bu doktrine göre, konu kapsamında olan işlemler ehliyet içi; konu kapsamında olmayanlar ise ehliyet dışı kabul edilmektedir. Ehliyet dışı işlemler şirketi bağlamamakta ve yok hükmünde kabul edilmektedirler. Ultra vires işlemler icazetle dahi geçerlik kazanamamaktadırlar(2).
Özel hukukta,
özellikle ortaklıklar hukukunda, ultra vires kavramının iki farklı açıdan ele
alındığı görülmektedir. Ultra vires kavramınım birincil anlamı ortaklıkların
ehliyetine (ultra vires of corporations) ilişkin olup, ikincil anlamı ise
temsilcilerin temsil yetkisine (ultra vires of directors) ilişkindir.
Ortaklıkların sadece işletme konularını gerçekleştirmek için ehliyete sahip
olmaları “ultra vires of corporations”
terimi ile ifade edilirken, yapılan işlemin ortaklıkların işletme konusuna
dâhil olması fakat temsilcilerin somut yetkileri dışında olması “ultra vires of directors” terimi ile
ifade edilir. Öte yandan belirtmek gerekir ki; AngloSakson hukuk sisteminde, kimi
zaman, pay sahiplerinden çoğunluğun yaptığı işlemler, pay sahiplerinden azınlığın
haklarını ihlal etmesi halinde de, bu tür işlemler ultra vires kavramı ile
açıklanmıştır(3).
Ultra vires
doktrininin temelinde yatan düşünce, şirkete sermaye getiren pay sahiplerini
korumaktır. Şirketin ana sözleşmesinde belirlenen konusu çerçevesinde faaliyet
göstermesi ve tecrübesiz olduğu alanlarda çalışarak sermayesini riske atmasının
engellenmesi ultra vires doktrini ile sağlanmaktadır; bu şekilde ise şirkete
sermaye koyan pay sahipleri korunmaktadır. Ultra vires doktrini aynı zamanda,
konu dışında kalan işlemlerin yapılmasını yasaklayarak, şirketin sermayesinin
korunmasına da hizmet etmektedir(4).
Ultra vires
teorisi şirketin belirli bir konu için kral tarafından verilen imtiyaz ile
kurulduğu zamanlara dayanır. Şirketin söz konusu imtiyazın dışına çıkmasını
önlemek bakımından fonksiyon icra eden söz konusu teori, daha sonraları da
mahkemeler tarafından, yöneticilerin hisse senedi sahiplerinin menfaatlerini
tehlikeye atacak faaliyetlere girişmelerini önlemek bakımından
uygulanagelmiştir. Alman hukuk sistemi bu teoriye yabancıdır. Ultra vires
teorisinden ABD hukukunda vazgeçilmiş ve nihayet İngiltere’de 9 Mart 1968 tarih
ve 68/151/AET sayılı Şirketler Hukukuna İlişkin Birinci Konsey Yönergesi’ne
uyarak söz konusu teoriyi kaldırmıştır(5).