Ve kriz R Kuşağı’nı yarattı!
Küresel ekonomik krizinin etkileri sürüyor. İşgücü piyasası, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak zor günler yaşıyor. İşsizlerin ulaştığı sayı bir yana, işini kaybetmek istemeyen çalışanların yüklendiği görev ve sorumluluklar daha da artıyor. Bu yüzden, “R Kuşağı”nı tanımlayabilecek tek bir unsur var, o da işsizlik baskısı.
“R kuşağı” tanımlamasını ilk kez, dünyanın en büyük insan kaynakları firmalarından biri olan Randstad kullanmış. “R Kuşağı” (Generation R), ismini İngilizce’de “durgunluk” anlamına gelen “recession” kelimesinin baş harfinden alıyor. Bu yeni kuşak, kriz döneminde yaşanan işten çıkarmalar nedeniyle sorumlulukları artan, kariyer anlamında daha hızlı gelişen, performansa dayalı işgücü olarak tanımlanıyor.
Bu kuşağa dahil olmak için “X”, “Y”, “Z” kuşaklarında olduğu gibi doğum tarihi, yaş veya yaşam tarzı gibi unsurların hiçbirinin önemi yok. Firmaların küçülmesi sonrasında hala bir işiniz varsa, işten çıkarmalar sonucunda birkaç kişinin işini bir arada üstlenmek ve bu işleri başarıyla yerine getirmek zorunda kaldıysanız, sizler de R Kuşağı’nın birer parçasısınız demektir.
Daha çok çalışma…
2008 krizinin neden olduğu talep daralması, çok sayıda firmanın küçülmesine ve personel kadrolarını daraltmasına yol açtı. Bu durum, unvan ve görev tanımlarını aşan sorumlulukları da üstlenen, bu nedenle de özel sektörde öncelikle tercih edilen, geçmişe göre daha çok çalışan bir işgücü grubu yarattı.
R Kuşağı çalışanları, piyasadaki belirsizlik nedeniyle daha ağır çalışma koşullarını kabul etmeyi iş garantisi olarak görse ve uzun vadeli bir kariyer karşılığında daha düşük ücretlerle ve yan haklarla çalışmayı kabul etseler de, bir gün mutlaka farklı bir işletmede hak ettiği kariyere ulaşacaklarını düşünüyorlar.
Randstad’ın kürüsel işgücü araştırması gösteriyor ki; R Kuşağı, tüm dünyada çalışan hareketliliğinin artmasına neden oluyor. Bu bağlamda küresel düzeyde çalışanların yüzde 11’i, yeni bir iş aradıklarını ifade ediyorlar. Örneğin araştırma kapsamındaki ülkelerden biri olan Türkiye’de, başka bir firmada çalışmak isteyenlerin sayısında önemli artış var. Çünkü R Kuşağı temsilcileri, çalıştıkları firmalarda hak ettikleri karşılığı alamadıklarından yakınıyor ve ilk fırsatta bunlara sahip olabilecekleri bir başka firmaya geçmeyi istiyorlar.
Beklentiler yükseliyor
Günümüzde işgücünü zora sokan tek şey, ekonomik koşulların kötüleşmesi ve krizler değil. R Kuşağı, işverenlerin çalışanlardan beklentilerinin artmasına, iş tanımlarının genişlemesine, dolayısıyla işsizlerin işe girmelerinin zorlaşmasına neden oluyor. Diğer taraftan, R Kuşağı çalışanları da en büyük düşmanlarının işveren artan beklentileri olduğunu söylüyor ve şunu ekliyor: Çalışanların donanımları yükseldikçe işveren daha fazlasını talep eder hale geliyor. Bu durum, yüksek niteliklere sahip birini bile işsizlik baskısıyla karşı karşıya bırakabiliyor.
Krizin işgücü piyasalarına yansımaları sürdüğünden, araştırmaya katılanların yüzde 42’si işverenlerinin mali performanslarının hala baskı altında olduğunu düşünüyor. Ayrıca, çalışanların yüzde 36’sı da işini kaybetmektense ücretinin bir kısmından vazgeçmeyi göze almış.
Ekonomik kriz sonrası tüm dünyada ücretler eskisi kadar artmıyor. Ücretli çalışan sayısındaki azalma ve ücret artışlarının durma noktasına gelmesi, ücretlerin GSYİH içindeki payının azalmasına yol açıyor. Yunanistan, İrlanda, İtalya, Japonya, İspanya ve İngiltere gibi bazı ülkelerde ücretler bırakın artmayı, 2007 yılı düzeyinin bile altında. Dolayısıyla, işini kaybetmektense ücretinin bir bölümünden vazgeçen çalışanların varlığı, şaşırtıcı değil.
R Kuşağı’nı tutabilmek…
Bununla birlikte ülke ekonomileri toparlanıp, işler normale döndükçe, iş değiştirme eğilimi yüksek R Kuşağı çalışanlarını elde tutmak, işverenler için daha zorlaşacak.
Randstad araştırmasına göre, örneğin Türkiye’deki çalışanlar, son 2 yıldır terfiye daha fazla odaklanmış durumda. Bu bağlamda, R Kuşağı temsilcilerinin daha fazla takdir edilmeleri, esnek veya uzun vadeli haklarla motive edilmeleri, harcadıkları ekstra çaba ve çalışma koşulları göz önünde bulundurularak ücret, prim ve terfi düzenlemelerinin yenilenmesi gerekiyor.
Milliyet Gazetesi – 16.12.2014