İstenen bir gözdü, Sağlık Bakanlığı verdi iki göz
Hürriyet Gazetesi – 14.09.2011
Üniversite hastanelerinde görev yapan profesör, doçent ve diğer öğretim elemanları yaşadı.. “Ya üniversite ya da muayenehane” deniliyordu. Şimdi her ikisi de olabilecek. Buna ilave olarak özel hastanelerde de görev yapılabilecek!
BU DA NEREDEN ÇIKTI? Hemen açıklayalım. Bir süre önce Adalet Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde bir Kararname yayımlandı (Bkz. Karar Sayısı KHK/650. R.Gazete:26.8.2011). Her ne kadar kararname Adalet Bakanlığı ile ilgiliyse de başka kurumlar ve Bakanlıklarla ilgili düzenlemeler de yapıldı. Bunlardan biri de üniversite hastanelerinde görev yapan öğretim üyeleriyle ilgiliydi.. KHK ile Yüksek Öğretim Kanunu’nun 36. Maddesine bir fıkra eklendi. Bu fıkra ile yapılan düzenlemeye göre; “…öğretim üyeleri, yüksek öğretim kurumlarında yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen hizmetlerde çalışmamak kaydıyla, mesai saatleri dışında yüksek öğretim kurumlarından başka yerlerde mesleki faaliyette bulunabilir ve meslek veya sanatlarını serbest olarak icra edebilir..” İşte bu düzenleme ile üniversite hastanelerinde görev yapan öğretim üyelerine (yani profesör, doçent ve özellikle yardımcı doçentlere), “rüyalarında göremeyecekleri” bir, hatta birden fazla imkan sağlandı. Hemen belirtelim uzman doktorlar bu haktan yararlanamayacaklar. Aynı şekilde eğitim ve araştırma hastanelerindeki profesör ve doçentler de bu ayrıcalıktan yararlanamayacaklar.
HEM MUAYENEHANE HEM HASTANE “Bir taşla üç kuş” diyebileceğimiz, imkanlar şunlar: 1. Örneğin bir profesör, üniversitedeki görevine devam edebilecek. Ancak; “Ben araştırma ve eğitim faaliyetleriyle uğraşacağım” diyecek ve hasta muayene ya da ameliyat olayına girmeyecek. Normal maaşını alacak, döner sermayeden ayrıca gelir elde etmeyecek. 2. Mesai saatleri dışında, muayenehanesinde çalışabilecek. 3. Mesai saatleri dışında, bir özel hastanede hatta birden fazla özel hastanede mesleki faaliyette bulunabilecek. Bunun adı “bir taşla üç kuş vurma” değil de ne? Hani üniversitelerdeki öğretim üyeleri, muayenehane işletemeyecek ve özel hastanelerde çalışamayacaklardı?
ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ Bu arada ilginç bir durum daha var; Kapsama giren bir profesör, araştırma görevlisi ile birlikte ameliyata girmezse, ona ameliyatla ilgili uygulamaları ve bilgileri nasıl verecek? Ameliyatı, hasta ile karşı karşıya getirmeden, şekillerle ve grafiklerle mi öğretecek? Tam Gün yasası, bu Kararname ile gerçek anlamda “Tam Güm” yasası oldu!
ÖNEMLİ BİR HASTA GELİRSE Bu arada hastaneye, çok önemli bir hasta örneğin bir devlet büyüğü gelirse, rahatsızlığı da yaşamsal bir rahatsızlıksa, kalp ameliyatı yapılması gerekiyorsa, üniversitedeki yukarıda belirtilen profesör otorite olduğu uzmanlık alanında, o devlet büyüğü ile ilgilenemeyecek ve; “Efendim, sizinle ilgilenmem ya da tıbbi müdahalede bulunmam yasak. Falanca özel hastaneye gelirseniz ilgilenebilirim” demek zorunda kalacak. Nasıl, gerçekten “Tam Güm” değil mi?
|