Ticareti Terk Eden Gerçek Kişi Tacirlerin Yükümlülükleri

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

 

Yazar: Mustafa YAVUZ*

 

E-Yaklaşım / Kasım 2024 / Sayı: 383

 

 

I- GİRİŞ

 

“Tacir” terimi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun([1]) (TTK) en temel kavramlarından birisidir. Anılan Kanunda bu terim, gerçek ve tüzel kişiler açısından ayrı ayrı ele alınmıştır. Gerçek kişi tacir (şahıs firması), bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişidir. Tüzel kişi tacirler ise sayılmak suretiyle düzenlenmiş olup, bunların başında ticaret şirketleri (kollektif, komandit, anonim, limited şirketler ve kooperatifler) gelmektedir.

 

Mevzuatta, tacir olmaya bazı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlardan birisi de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda([2]) (İİK) yer alan ticareti terk eden tacirin bu durumunu ticaret siciline bildirme ve mal beyanında bulunma yükümlülüğüdür. Nitekim İİK md. 44/1’de, “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Zikredilen yükümlülüğe aykırı hareket edenler için de aynı Kanun’un 337/a maddesinde adli ceza öngörülmüştür.

 

İşte bu çalışmada, ticareti terk eden tacirlerin yükümlülükleri detaylı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir.

 

II- BİLDİRİMDE BULUNMAK VE MAL BEYANI VERMEKLE YÜKÜMLÜ OLAN TACİRLER

 

İİK’nın 44. maddesinde öngörülen yükümlülüklerin muhatabı ticareti terk eden tacirlerdir. Aynı Kanun’un 337/a maddesinde öngörülen suçun failiyse ticareti terk etmekle birlikte, 44. maddedeki yükümlülükleri yerine getirmeyen tacirlerdir. Bu hükümlerde, “tacir” şeklinde genel bir kavram kullanılmış, “gerçek kişi tacir” ve “tüzel kişi tacir” şeklinde bir ayrıma gidilmemiştir.

 

Bu bağlamda, genel itibariyle doktrinde, İİK’nın 44. maddesinde öngörülen yükümlülüklerin, sadece gerçek kişi tacirlere özgülendiği, tüzel kişi tacirlerin bu kategoride düşünülmesinin mümkün olmadığı, keza bir tüzel kişi tacirin sona erme nedenlerinden birinin gerçekleşmesi durumunda tasfiye aşamasına girdiği, bu aşamadan sonra ise ticaret sicilinden terkin olunduğu, silinmenin ilanı ile birlikte tüzel kişiliğin de son bulduğu kabul edilmiştir([3]).

 

Durum böyle olmakla birlikte, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun özellikle 2010 yılından sonra vermiş olduğu kararlarda([4]</a>); TTK’ya göre ticaret şirketlerinin “tacir” olduğu, İİK md. 44’te “ticareti terk eden tacir” ibaresinin kullanıldığı, bu ibarenin sadece gerçek kişi tacirleri kapsadığına dair herhangi bir kısıtlayıcı hüküm konulmadığı, bu durumda tacir sayılan sermaye şirketlerinin, temsil ve idareye yetkili yönetim organı üyelerinin, şirketin ticareti terk etmesi halinde İİK’nın 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna öngörülmediğinden tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Kanun’un 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına da bir engel bulunmadığı, İİK’nın 345. maddesi uyarınca bu fiilden sorumlu tutulması gereken şirket yetkililerinin cezai sorumluluktan muaf tutulmaları anlamına geleceği, bunun da yasal bir dayanağının bulunmadığı ifade edilmiştir.

 

Söz konusu uygulamanın tasfiye işlemlerini TTK’ya uygun olarak yerine getiren sermaye şirketlerinin yöneticilerini mağdur etmesi üzerine, 15.07.2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanunla([5]) TTK’nın 545. maddesine “Bu Kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde, 2004 sayılı Kanunun 44 üncü ve 337/a maddesi hükümleri uygulanmaz.” şeklinde ikinci fıkra eklenmiş ve bu hüküm ile tasfiyesine başlanan anonim şirketleri bakımından İİK’nın 44. maddesine bir istisna getirilmiştir. Bu istisna, TTK’nın 643. maddesinde yapılan atıf dolayısıyla limited şirketler hakkında da tatbik olunmaktadır. Anılan düzenleme, ticareti terk eden taciri bildirimde bulunma ve mal beyanı vermekle yükümlü tutan İİK’nın 44. maddesinin, sermaye şirketleri hakkında uygulanıp uygulanmayacağı hususundaki tartışmaları sona erdirmiştir.

 

III- GERÇEK KİŞİ TACİRİN TİCARETİ TERKİ

 

Bir önceki bölümde belirtildiği üzere, İİK’nın 44. maddesinde yer alan yükümlülükler ticareti terk eden gerçek kişi tacirler için geçerlidir. Zikredilen yükümlülüklerin doğabilmesi için gerçek kişi tacirin ticareti terk etmiş olması gereklidir. Peki, hangi haller, “ticareti terk” olarak kabul edilir? Doktrinde ticareti terk; “bir tacirin ticari işletmeyi kendi adına işletmekten vazgeçmesi veya ticari işletmeyi kapatması veya dağıtması ya da tacirin ticari hayattan çekilmesi” olarak tanımlanmıştır. Buna karşılık, işin bir ticaret sicili müdürlüğü çevresinden diğer bir sicil müdürlüğü çevresine taşınması, işi terk değil, taşınmaktır/nakildir. Dolayısıyla adresin değiştirilmesi, tek başına ticaretin terk edildiği anlamına gelmez. Ticareti terk kavramına, tacirin işletmesini başkasına devretmesi, ticari işletmeyi kapatması veya dağıtması, bir ticari işletmeyi kısmen çalıştırırken terk etmesi, birden çok işletmesinden bir kısmını terk etmesi girer([6]).

 

Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin([7]) 51. maddesinde de gerçek kişiye ait ticari işletmenin, “faaliyetine son verilmesi” ya da “başka bir gerçek veya tüzel kişiye devredilmesi” halinde ticaret unvanının silinmesi için ticaret sicili müdürlüğüne başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır. Esasen, ticari işletmenin faaliyetine son vermek; ticari işletmenin dağıtılması, kapatılması ve işletilmesinden vazgeçilmesi hallerini içinde barındıran daha geniş bir kavramdır. Ticari işletmenin devri ise TTK’nın 11/3. maddesine göre yapılır. İşte, gerçek kişiye ait bir ticari işletmenin, anılan hükümler kapsamında faaliyetine son verilmesi veya başka bir gerçek veya tüzel kişiye devredilmesi halinde ilgili tacir ticareti terk etmiş olur.

 

IV- TİCARETİ TERK EDEN GERÇEK KİŞİ TACİRİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

 

A- TERK BİLDİRİMİNDE BULUNMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

 

İİK md. 44/1 uyarınca ticareti terk eden gerçek kişi tacir, keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmekle yükümlüdür. Sözü edilen bildirim, ticari işletmenin sahibi olan gerçek kişi tacir tarafından bizzat yapılır. Gerçek kişiye ait ticari işletmenin sahibinin ölümü durumunda ise bu bildirimi mirasçılarından birisi yerine getirir.

 

 
Görüntülenme Sayısı