E-Yaklaşım / Eylül 2024 / Sayı: 381
I- GİRİŞ
Organize sanayi bölgelerinde yapılan parsel tahsislerinde, gerçek veya tüzel kişiler arasında öncelik sırası; yatırım tutarı, istihdam, ihracat ve yüksek teknoloji gibi faktörlere göre yönetim kurulunca belirlenir. Alınan kararlarda öncelik gerekçesine yer verilir. Parsel tahsis sözleşmesi, organize sanayi bölgelerinde parsel tahsisi uygun bulunan gerçek veya tüzel kişilerin yatırım taahhütnamesini noter onaylı olarak organize sanayi bölgesine vermesini müteakip yatırımcı ve organize sanayi bölgesi arasında parsel tahsisine ilişkin düzenlenen sözleşmedir.
Sözleşemeye istinaden elde edilen parsel tahsis belgeli arsaların 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında kısmi bölünmeye konu edilip edilmeyeceği hususu, yazımız kapsamında incelenecektir.
II- PARSEL TAHSİS BELGELİ ARSANIN KISMİ BÖLÜNMEYE KONU EDİLMESİ
Organize sanayi bölgesi ile katılımcı arasında imzalanan parsel tahsis sözleşmesinin hukuki niteliğine ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme yoktur. Tahsis sözleşmesi, hukuki mahiyeti yargı kararları ve uygulamada “taşınmaz satış vaadi sözleşmesi” olarak kabul edilmektedir. Parsel tahsis sözleşmesi taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile aynı kurucu unsurları içermekte, aynı hüküm ve sonuçları doğurmaktadır. İki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.
Tahsis sözleşmesi ile organize sanayi bölgesi, yatırım yapacak gerçek veya tüzel kişi katılımcıya sanayi tesisi kurmaya/inşa etmeye elverişli parsel teslim etme ve şartları oluştuğunda da katılımcıya parselin satışını yapma (mülkiyetini devretme) borcu altına girmekte, katılımcı ise parselin geçici tahmini bedelini(ve bedel kesinleştiğinde kalan bedeli) ödeme borcu ve tesis/fabrika kurarak üretim yapma yükümlülüğü altına girmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7456 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle değişmeden önceki 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde, “Kısmî bölünme: Tam mükellef bir sermaye şirketinin veya sermaye şirketi niteliğindeki bir yabancı kurumun Türkiye’deki iş yeri veya daimî temsilcisinin bilânçosunda yer alan taşınmazlar ile en az iki tam yıl süreyle elde tutulan iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir veya birkaçını kayıtlı değerleri üzerinden aynî sermaye olarak mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmesi, bu Kanunun uygulanmasında kısmî bölünme hükmündedir. Ancak, üretim veya hizmet işletmelerinin devrinde, işletme bütünlüğü korunacak şekilde faaliyetin devamı için gerekli aktif ve pasif kalemlerin tümünün devredilmesi zorunludur. Kısmî bölünmede devredilen varlıklara karşılık edinilen devralan şirket hisseleri, devreden şirkette kalabileceği gibi doğrudan bu şirketin ortaklarına da verilebilir. Taşınmaz ve iştirak hisselerinin bu bent kapsamında devrinde, devralan şirketin hisselerinin devreden şirketin ortaklarına verilmesi halinde, devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerine ilişkin borçların da devri zorunludur.“ hükmü yer almaktadır.
7456 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle taşınmazlar, mezkur madde uygulamasından çıkarılmış ve bu değişikliğin yürürlüğü, 7456 sayılı Kanun’un 30. maddesinde 01.01.2024 olarak belirlenmiştir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 20. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bu Kanun’un 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde belirtilen işlemlerden doğan kârlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez. 19. maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendine göre gerçekleştirilen kısmî bölünme işlemlerinde, bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar, devraldıkları varlıkların emsal bedeli ile sınırlı olarak müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.