Ticaret Bakanlığının Şirketler Aleyhine Fesih Davası Açabilme Yetkisi

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Yazar: Mustafa YAVUZ*

E-Yaklaşım / Şubat 2024 / Sayı: 374

I- GİRİŞ

Ticaret şirketleri ile bunların ortaklarının, çalışanlarının, alacaklılarının ve şirketle ilişkisi olan diğer kişilerin hak ve menfaatlerini korumak, iktisadi ve mali açıdan kamu düzenini sağlamak ve kamuoyunda şirketlere olan güvenini artırmak amacıyla şirketler hukukunda “Devletin ilgilenme ilkesi” ortaya çıkmıştır. Bu ilke doğrultusunda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda([1]) (TTK) Ticaret Bakanlığına bazı yetkiler verilmiştir. Anılan yetkilerden birisi de adı geçen Bakanlığın belli şartların varlığı halinde şirketler aleyhine fesih davası açabilmesidir.

TTK hükümleri uyarınca Ticaret Bakanlığı’nın fesih davası açabileceği durumlar; ticaret şirketlerinin kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunması, anonim ve limited şirketlerin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmesi ve anonim şirketlerde organ eksikliğidir. İşte bu çalışmada, Ticaret Bakanlığının şirketler aleyhine fesih davası açabilme yetkisi detaylı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir.

II- TİCARET BAKANLIĞININ FESİH DAVASI AÇABİLECEĞİ DURUMLAR

A- TİCARET ŞİRKETLERİNİN KAMU DÜZENİNE VEYA İŞLETME KONUSUNA AYKIRI İŞLEMLERDE YA DA MUVAZAALI İŞ VE FAALİYETLERDE BULUNMASI

Ticaret Bakanlığı’nın fesih davası açabileceği durumların başında TTK’nın 210. maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme gelmektedir. Mezkûr maddede, “Kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında, özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Ticaret Bakanlığınca, bu tür işlem, hazırlık veya faaliyetlerin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde fesih davası açılabilir.” denilmektedir. Bu hüküm uyarınca, Ticaret Bakanlığı’na “kamu düzenine aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda bulunma”, “işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda bulunma” ve “muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunma” olmak üzere üç durumda dava açma yetkisi tanınmıştır. Söz konusu fesih davası açma yetkisi tüm ticaret şirketlerine ilişkindir. Dolayısıyla Ticaret Bakanlığı anonim ve limited şirketler yanında, kollektif ve komandit şirketler ile kooperatifler hakkında da bu davayı açabilme yetkisini haizdir.

TTK’da kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde ya da bu yönde hazırlıklarda bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında fesih davası açma yetkisi münhasıran Ticaret Bakanlığına tanınmıştır. Adı geçen Bakanlık dışında, başka bir kurum ya da kuruluşun, şirket ortaklarının, yöneticilerinin veya alacaklılarının bu davayı açma yetkisi yoktur. Ancak, sözü geçen kişi ya da kuruluşlar, sayılan sebeplerin varlığı halinde Bakanlıktan şirketin feshini talep edebilir. Öte yandan mahkemeler de, Bakanlığın bir talebi olmaksızın bu hususta resen fesih kararı alamaz. Başka kanunlarda yer alan düzenlemeler kapsamında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının dava açma yetkisi ise saklıdır.

Hemen belirtelim ki, Ticaret Bakanlığı’na tanınan fesih davası açma yetkisi, sınırsız olmadığı gibi bu yetkinin keyfi kullanılması da mevzu bahis değildir. Bakanlık söz konusu yetkisini şimdiye kadar büyük bir özen içerisinde, son çare olarak ve istisnai hallerde kullanmıştır. Ayrıca bu dava, Bakanlığın ilgili birimleri tarafından resen değil, ancak tespit olunan aykırılığın devamlılık arz edip etmediği de göz önünde bulundurularak Ticaret Bakanı’nın onayı üzerine açılmaktadır.

TTK’da işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda bulunma halinde fesih davası açılabileceği ifade edilmekle birlikte, anılan Kanunda ultra vires ilkesi kaldırılmış olduğundan, işletme konusuna aykırılık nedeniyle fesih davası açılması pek mümkün değildir. Ancak, bahsi geçen ibareden anlaşılması gereken ticaret şirketinin normal ticari faaliyetleri dışında yasal olmayan bazı işlerde (kumar oynatmak, insan ticareti, kaçakçılık gibi) bulunmasıdır. Bu halde kamu düzeni kavramının açıklanması icap etmektedir. Kamu düzeni, bir ülkede kamu hizmetlerinin yapılması, devletin güvenliğini ve düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku, huzuru ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamaya yarayan kurum ve kuralların tümü; toplumun huzur ve sükûnunun sağlanmasını, devletin ve devlet yapısının korunmasını hedef tutan, toplumun her alandaki düzenin temelini oluşturan kurallardır. Dolayısıyla, kamu düzenine aykırı işlemlerde ve faaliyetlerde bulunmak demek, herhangi bir kanunun kamu yararı açısından koyduğu ve müeyyidelendirdiği kurala aykırılık demektir. Örneğin, ticaret şirket kisvesi altında tefecilik, kaçakçılık, ihtikâr (istifçilik, vurgunculuk) vb. yasal olmayan bir takım işlem ve faaliyetlerde (kumar oynatmak gibi) bulunmak suretiyle kamu düzeninin ihlal edilmesidir([2]).

Ticaret Bakanlığı tarafından kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında, bu tür işlem ve hazırlıkların öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde fesih davası açılabilir. Bir yıllık sürenin, dava hakkını düşüren veya zamanaşımına uğratan bir süre niteliğinde mi olduğu, yoksa dava açmakla görevli Bakanlığa hitap eden bir görevin ifa süresine ilişkin mi olduğu TTK’da belirtilmemiştir. Madde gerekçesinde ise bu sürenin niteliğinin saptanmasının yargı kararlarına ve öğretiye bırakıldığı ifade edilmiştir.

Peki, bir şirketin kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde ya da bu yönde hazırlıklarda veya muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğunun öğrenilmesi nasıl olacaktır? Kanaatimizce, bu öğrenme yapılan bir denetim sırasında olabileceği gibi, bir kurum ya da kuruluşun bildirmesi ya da bir ihbar veya şikâyet ile de olabilir. Ancak konunun bildirim, ihbar ya da şikâyet üzerine öğrenilmesi durumunda iddia konusunun gerçek olup olmadığının öncelikle araştırılması/incelenmesi gerekir. Bu araştırma/inceleme sonuçlarının ilgili makama sunulma tarihinin “öğrenme tarihi” olarak kabul edilmesi hukuki olarak daha yerindedir. Keza yapılan bildirim, ihbar veya şikâyetin doğruluğu ancak icra edilecek olan araştırma/inceleme sonrasında belli olmakta ve karar vermeye yetkili makam bu durumu kendisine yapılan bilgilendirme ile öğrenmektedir.  

B- ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN KURULMASINDA KANUN HÜKÜMLERİNE AYKIRI HAREKET EDİLMESİ

TTK’nın 353/1. maddesinde, anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemeyeceği, ancak şirketin kurulmasında Kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Ticaret Bakanlığı’nın

Görüntülenme Sayısı