E-Yaklaşım / Haziran 2023 / Sayı: 366
I- GİRİŞ
Çağdaş vergi sistemlerinde vergileme, gelir, harcama ve servet unsurları üzerinden yapılmaktadır. Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD ülkelerinde de vergiler bu sınıflandırmaya göre salınmaktadır.
Ülkemizdeki vergi sisteminde önem arz eden diğer bir ayrım ise dolaylı dolaysız vergi sınıflamasıdır. Bu doğrultuda dolaysız vergiler, mükellefinin önceden belirli olduğu ve verginin mükellefin iktisadi öğelerinden doğrudan doğruya tahsil edildiği, yansıtılması güç vergilerdir. Tam tersine dolaylı vergiler ise mükellefin önceden belirli olmadığı, buna bağlı olarak vergiyi ödeyen bir kişinin, ödediği vergiyi fiyat mekanizması yardımıyla farklı bir ekonomik karar birimine aktarabildiği vergilerdir.
Bir ülkede, belirli bir dönemde tahsil edilen toplam vergi gelirlerinin bileşimi, ilgili ülkenin gelişmişlik düzeyi hakkında fikir verebilir. Bu noktada gelişmiş ülkeler liginde yer alan ülkelerde, dolaysız vergilerin ağırlığı dolaylı vergilere kıyasla fazladır. Gelişmekte olan ülkelerde ise dolaylı vergilerin hâkim olduğu bir vergi yapısı mevcuttur.
Gelişmekte olan ülkelerin kaçınılmaz olarak benimsediği bu dolaylı vergi ağırlıklı vergi politikası, istikrarlı ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Bu doğrultuda politika yapıcılar, dolaylı vergiler kapsamındaki harcamalar üzerinden alınan vergilerle ilgili olarak istisna indirim ve muafiyet müesseselerine sıklıkla işlerlik kazandırmaktadırlar.
Türk Vergi Sistemi içerisinde yer alan temel vergi Kanunlarından olan 3065 sayılı KDV Kanunu’nda da yukarıda ifade edilen uygulamaların izleri bulunmaktadır. Bu bağlamda tecil-terkin uygulaması olarak da bilinen mezkûr Kanun’un 11/1-c maddesi önemli vergisel avantajları bünyesinde barındırmaktadır.
Söz konusu istisnadan yararlanma şartlarına ise hem 3065 sayılı KDVK’da hem de Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde yer verilmiştir. Tebliğ hükümlerinde, Kanun hükümlerine ilave olarak mükelleflerin “Sanayi siciline kayıtlı ve sanayi sicil belgesine haiz olması veya Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan alınmış çiftçi kayıt belgesi, gıda işletmesi kayıt belgesi ve işletme onay belgelerinden (üretici belgesi) herhangi birine sahip olması” şartı da aranmaktadır.
Tebliğ hükümleri ile aranan bu ilave koşul ise verginin kanuniliği ilkesini gündeme getirmektedir. Nitekim idari yargı alanında yüksek mahkeme statüsü bulunan Danıştay’ın bu hususa dem vuran birçok kararı bulunmaktadır. Bu çalışmada tecil-terkin uygulamasında mali idarenin ihraç kayıtlı satışlar için aradığı, sanayi sicil belgesi ve kapasite raporuna sahip olma şartı çeşitli Danıştay kararları bakımından değerlendirilecektir.
II- TECİL-TERKİN UYGULAMASI
İhracata dayalı büyüme modelini benimseyen birçok gelişmekte olan ülke için ihracat miktarının arttırılması kritik öneme sahiptir. Ülkemizde de bu minvalde vergisel teşvikler yardımıyla bir yandan işletmelerin dış pazarlardaki rekabetçiliğini arttırmak diğer yandan da dış ticaret geliri elde etmek amaçlanmaktadır.