05.05.2015 – Sosyal Güvenlik Sisteminde tablo nasıl?

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Sosyal Güvenlik Sisteminde tablo nasıl?


Bugünlerde siyasi partilerin en çok konuştukları konuların başında “sosyal güvenlik” ve “emekliler” geliyor. Seçimler yaklaşırken sosyal güvenlik sistemi üzerinden konuşuyor olmak, toplumun neredeyse tamamını ilgilendirdiği için çok önemli.

Sosyal güvenlik çok önemli bir anayasal haktır. Yani işçi, esnaf ya da memur olarak çalışan bir kişi “Ben sigortalanmak istemiyorum” deme hakkına sahip değil. Aynı şekilde, sağlık hakkı da, sosyal güvenlik içerisinde yer alan önemli bir hak. Zorunlu sağlık sistemi, 1 Ocak 2012’den bu yana adından da anlaşılacağı gibi vatandaşlar için zorunludur. Sadece geliri, asgari ücretin üçte birinin (400 TL) altında olanların primini devlet karşılamaktadır.

Sosyal güvenlik sisteminin kapsama alanında elbette çalışanlar kadar, emekliler ve her ikisinin de bakmakla yükümlü oldukları bulunuyor. Bu grupların tamamı, genelde “sosyal güvenlik kapsamı” olarak adlandırılıyor. 2015 Ocak ayı verilerine göre Türkiye’de sosyal güvenlik kapsamında bulunanların sayısı toplam 64 milyon 813 bin kişi.

Tabloda da görüleceği gibi, kapsamda bulunanların sayısında giderek artış var.

 

Aktif/Pasif Oranı 1.91

Diğer yandan sigortalılar genel olarak aktif ve pasif sigortalı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Çalışan işçi, memur, esnaf, tüccar, çiftçi, muhtar ve isteğe bağlı sigortalılara “aktif sigortalı” deniyor. Emekli, malul, ölen sigortalının eşi ve çocukları ile sürekli iş göremezlik geliri alanlara da “pasif sigortalı” diyoruz.

Sosyal Sigortalar Yasası’nın yürürlüğe girdiği 2008 yılından bu yana hem aktif hem de pasif sigortalıların sayısı yükselmiş. Sosyal güvenlik sistemleri değerlendirilirken çok önemli olan aktif / pasif sigortalı oranına bakılır. Bu oranın ideali 4 olmasıdır. Yani 4 ya da 3 çalışana (aktif sigortalıya), 1 çalışmayan (pasif sigortalı) düşmesidir. Ne var ki, yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, aktif/pasif oranımız, en son verilere göre 1.91. Bu oran 2000’li yılların başında 2’ler seviyesindeyken daha sonra gerilemiş ve 2008 sonrası, az da olsa tekrar yükselmeye başlamıştır. Ancak bu oran halen yetersiz. Gelişmiş ülkelerde 4 çalışan 1 emekliye bakarken, bizde 1.91’e 1 oranı olması, sosyal güvenlik sisteminin bıçak sırtı yol almaya çalıştığının bir göstergesi.

 

19.6 milyonun primi

Genel olarak üç tip sigortalılık var. Bu sigortalılıklar 4/a, 4/b ve 4/c olmak üzere üçe ayrılıyor. Yani sıralama itibariyle eski adlarıyla ifade edecek olursak; SSK’lı olanlar, Bağ-Kur’lular ve memurlar. Bu üç sigortalılık çerçevesinde, Ocak 2015 verileriyle, sosyal güvenlik sistemi kapsamında “aktif sigortalı” olan toplam 19 milyon 650 bin kişi bulunmakta. Bu rakam bundan 5 yıl önce yani 2010 yılında 16 milyon 196 bin kişiydi.

Sosyal güvenlik sistemlerini değerlendirirken ikinci parametre gelir-gider dengesi ve gelirlerin giderleri karşılama oranıdır. Bu oran, bir anlamda sosyal güvenlik sisteminin karnesini yansıtmaktadır. Geçmişte “kara delik” olarak bahsedilen konu budur.

2010 yılında SGK’nın toplam gelirleri 95 milyar 273 milyon TL iken, en son açıklanan 2014 yılı verilerine göre gelirler 184 milyar 328 milyona yükselmiştir. Giderler, 2010 yılında 122 milyar TL iken, 2015 yılında 204 milyar TL’ye yükselmiş. Bu durumda sosyal güvenlik sistemimiz 5 yıl önce 26.7 milyar TL açık verirken, bu rakam 2014 yılında 20 milyar TL’ye gerilemiş.

İlk bakışta sosyal güvenlik sisteminin açık vermesi olumsuz olarak nitelendirilebilir. Hatta sistemin finansal sürdürülebilirliği açısından bu açıklar “kara delik” noktasına kadar da gidebilir. Nitekim 2008’de yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformunun temel gerekçesi de bu finansal bozulmayı önleme endişesidir.

Ancak hemen ifade etmekte fayda var… Dünyadaki tüm sosyal güvenlik sistemleri açık vermekte. Gelişmiş ülkelerde de sistemlerin açıkları var. Önemli olan sistemin verdiği açıkların bir noktaya kadar olması, önlenebilir düzeyde kalmasıdır. Aksi takdirde sosyal güvenlik sisteminin iflası söz konusu olur.

Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin açıkları henüz çok ciddi boyutlara gelmemiştir. Hatta bu açıklar makul seviyededir. Açık vermeyen bir sosyal güvenlik sistemi aslında işlemiyor bile denilebilir. Sosyal güvenlik sisteminde finansal tablolarını, bir şirketin tablosu gibi okumak son derece yanlıştır. Sosyal güvenlik karlılık değil sosyal fayda üzerine kurulmuştur.

Siyasi partiler bu tabloları dikkate alarak vaatlerini ortaya koysalar çok daha anlamlı olur.

Milliyet Gazetesi – 05.05.2015

Görüntülenme Sayısı