Yerel firma asıl işveren dünya devi ise taşeron!..
İş sağlığı ve güvenliği konusunda asıl işveren – alt işveren ilişkisinin sıkıntılı olduğu pek çok nokta var. Asıl işverenin, alt işverenin işlerinden sorumlu olduğu hususlar, özellikle iş sağlığı ve güvenliği açısından öne çıkıyor. Alt işverenin risk değerlendirmesinin kontrolü, eksik noktalar konusunda uyarılması, çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim verip verilmediğinin tespiti, bu sorumluluklardan sadece birkaçı.
Ne var ki, yasalar gereği buna benzer sorumlulukların yüklendiği asıl işverenlerin, kimi zaman alt işverenlerden daha küçük firmalar olabildikleri görülüyor. Daha büyük ve daha fazla işçi çalıştıran taşeronların, yasalardaki sorumluluk silsilesi dolayısıyla pek çok yükümlülükten kurtulabildiği ve bütün yükün asıl işverene kaldığı çok sayıda örnek var.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de taşeron sistemi, daha çok inşaat sektöründe.
Taşeron-işveren ayrımı
Asıl işveren, kendi uzmanlığındaki işi yaparken, inşaatta teknik uzmanlık gerektiren çevre düzenlemesi, demir, beton, iskele, asansör sistemi gibi işler için ayrı ayrı işverenlerle sözleşmeler imzalayabiliyor.
Asıl işveren ihale sonucu binanın teslimi, şantiye sahasının tamamının iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin sorumluluk taşıdığından, taşeronların işlerini zamanında ve eksiksiz yapmasından da sorumlu oluyor. Ne var ki uygulamada asıl işverenle taşeron arasında bu sorumluluğun doğal akışına uymayan bir ilişki söz konusu olabiliyor. Örneğin sadece bulunduğu ülkede veya şehirde iş alan inşaat firması, şantiye alanına elektronik alt yapıyı, asansör veya izolasyon sistemini kuracak dünya devi şirketin asıl işvereni olabiliyor. Dünya devi, kendi alması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayınca, sorumlu yerel şirket oluyor.
Bu yüzden özellikle inşaat sektöründe başka bazı sorumluluk dağıtımı metodlarının gerektiği ortaya çıkıyor.
YETKİ VE BİLGİ YETERSİZLİĞİ…
Birçok kez alt işveren kullanımının sınırlandırılması ve taşeron kullanımının istisna olması gerektiğini ifade ettik. Ancak inşaat sektöründe, uzmanlık gerektiren farklı işler nedeniyle taşeron kullanılmasını zorunlu.
Alt işveren sayısının çokluğu, her bir taşeron faaliyetinin kendine ait özellikleri ve teknik detayları olması, asıl işverenin işlerini zorlaştırıyor. Bir inşaatta asıl işveren ortalama 70-80 taşeron firmayla sözleşme imzalıyor. Hatta bu taşeronların da alt işvereni olabiliyor. Böylece ihale sahibi asıl işveren, bir anda yaklaşık 100’e yakın firmanın sorumluluğunu alıyor. Asıl işveren inşaatı yapayım derken, bir yandan da bu firmaları denetliyor. İşte sorunlar da tam bu noktada ortaya çıkıyor.
Örneğin, inşaat çevresine iskeleyi kuran şirket, bu sırada o şantiyenin en önemli işverenidir. İskelesiz inşaatta faaliyet süremez. Ne var ki, işi hazır beton dökümü olan ve ihaleyi alan asıl işveren, iskeleyi kuran firmanın işini denetleyemiyor. Çünkü yeterli bilgisi olmadığı gibi, yetkisi de yok. Taşeronun iskelenin kurulmasını layığıyla yapıp yapmadığı, ancak konuyla ilgili tarafsız, yetkili uzmanlarca kontrol edilebiliyor. Fakat iskele kurulumu, şantiye asansörlerinin çalışır hale getirilmesi gibi konularda yeterli teknik personel bulunmadığı veya denetim sistemleri iyi organize olamadığından, tüm inşaatların denetlenmesi söz konusu olmuyor.
Devletin denetim fonksiyonları da yetersiz kalınca, alt işverenin hatalı bir işleminin faturası, asıl işverene çıkıyor. Şantiye alanına kurulan asansör veya iskelenin çökmesi sonucu asıl işverenin veya taşeron şirketin işçileri hayatlarını kaybediyor.
İnşaat ve madende farklı
İş sağlığı ve güvenliği konularında inşaat ve maden sektörleri farklı düzenlemelere konu olmalı. İnşaat sektöründe asıl işverene sözleşme karşılığı hizmet veren, bir veya iki kez şantiye alanına giren, ancak çok önemli hizmetler sağlayan taşeron şirketler var.
Örneğin, şantiye alanında kullanılan kule vinç, çoğu kez kiralanır. Düzenli bakımları ve kontrolleri yapılmamış bir kule vinç yüzünden şantiyede yaşanacak iş kazasının sorumlusu, asıl işveren olacaktır. Fakat bu kule vinci kiralayan şirket hakkında yapılacak takip çok sınırlı. Madenlerde de benzer durum söz konusu. Bu yüzden bu iki sektörde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin farklı ele alınması gerekmekte.
İşyerlerinde hayati önemdeki ekipmanların teminini sağlayan büyük şirketlerin işini hakkıyla yapmaması yüzünden kazalar yaşanıyor. Her ne kadar teknik detaylara hakim olmayan ve bu konularda uzmanlaşmamış asıl işveren sorumlu tutulsa da, kazaların önüne geçilememekte. İşin tekniğini, yöntemini asıl işverenden daha iyi bildiği için taşeron olan firmaya yaptığı yanlışların sorumluluğu verilmedikçe, bu kazalar devam eder. Yeni Torba Yasa’ya mutlaka bu konuda yeni maddeler eklenmeli, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağı yeni bir iş sağlığı ve güvenliği anlayışı ortaya çıkmalı.
Milliyet Gazetesi – 15.10.2014