Yurt Dışında Yerleşik Gerçek Kişilerin Türkiye’de Sahibi Olduğu Gayrimenkulden Elde Ettiği Kira Gelirinin Gelir Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirilmesi

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Yazar: Fırat DEMİR*

Yaklaşım / Ocak 2022 / Sayı: 349

I- GİRİŞ

Geçmiş dönemlerde yurtdışına göç etmiş insanların veya Türkiye’de yaşayıp belli bir zaman sonra yurtdışına giderek ilgili ülkelere yerleşen Türk vatandaşlarının bir kısmının Türkiye’de var olan taşınmazlarını değerlendirme biçimi vergisel açıdan önem arz etmektedir. Söz konusu taşınmazların değerlendirilme biçimi genel itibariyle iki türlü olmaktadır. Bunlardan birincisi taşınmazın (bina veya daire) kiraya verilmesi, diğeri ise özellikle taşınmaz Ege ve Akdeniz bölgelerindeki yazlık yerlerinde ise bu taşınmazların koruma amaçlı bedelsiz kiraya verilmesi ve/veya hiç kiraya verilmemesi şeklinde olmaktadır.

Yazımızda değinilecek husus, yabancı ülkelerde yerleşik Türk vatandaşlarının veya yabancı ülke vatandaşlarının Türkiye’de bulunan taşınmazlarının kiraya verilmesi durumunda elde edilen kira gelirlerinin nasıl vergilendirileceği bir başka ifade ile bu kira gelirlerinin beyanının nasıl olacağı üzerine olacaktır.

II- 193 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNU KAPSAMINDA YER ALAN DÜZENLEMELER

Bilindiği üzere, kira gelirlerinin beyanı konusu Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nu ilgilendirmektedir. GVK’nın 70. maddesinde gayrimenkul sermaye iradına ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, mezkur maddenin birinci fıkrasında, aynı maddede yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmıştır.

Mezkur maddenin birinci fıkrasında arazi ve binalar ile bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı ile bilumum tesisatı, demirbaş eşyası ve döşemelerinin kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin de GMSİ olduğu ifade edilmiştir. Buna göre, Türkiye’de bulunan taşınmazların kiraya verilmesinden elde edilen iratlar GMSİ olarak adledilecektir.

A- TAM MÜKELLEF

GVK açısından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi konusunda önem bir başka hususta, geliri elde edenin tam mükellef veya dar mükellef olmasıdır. Tam veya dar mükellef kavramının önemi, elde edilen gelirin, GMSİ açısından ise iradın vergilendirilme usulünde bir başka ifade ile beyan verip vermeme usulünde hangi yöntemi seçeceğinden ileri gelmektedir.

GVK açısından mükellefler tam ve dar mükellef olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Tam mükelleflere ilişkin düzenlemeler GVK’nın 3. maddesinde hüküm altına alınmış olup, tam mükellef gerçek kişilerin Türkiye içerisinde veya dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı Türkiye’de vergilendirilecektir. Kazanç veya iratları tam mükellef statüsünde vergilendirilecek mükelleflerin aşağıdaki özelliklere haiz olması gerekmektedir.

Birincisi bu mükellefler Türkiye’de yerleşmiş olmalıdır. Türkiye’de yerleşmenin iki ölçütü bulunmaktadır.

1- Medeni Kanun’un 19 ve müteakip maddelerinde yazılı ikametgâhın, Türkiye’de bulunması,

2- Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturulmuş olması (Geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmeyecektir.)

Bu iki şarttan birini sağlayan gerçek kişiler Türkiye’de yerleşmiş sayılacak ve buna bağlı olarak da elde ettikleri GMSİ’ler tam mükellef olarak Türkiye’de vergilendirilecektir.

Diğer taraftan Türkiye’de yerleşme sayılmayan haller GVK’nın 5. maddesind…

Görüntülenme Sayısı