Vergiden Muaf Vakıfların Gelir Fazlalıklarının Muafiyete Etkisi (E-Yaklaşım)

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Yazar: Yavuz Selim ÖZTÜRK *  **

E-Yaklaşım / Şubat 2022 / Sayı: 350

I- GİRİŞ

Vakıflar kadim tarihimizin her döneminde önemli bir yeri olan müesseselerdir. Sözlükte “durmak; durdurmak, alıkoymak” anlamındaki vakıf (vakf) kelimesi terim olarak “bir malın mâliki tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi” şeklinde özetlenebilecek hukukî bir işlemle kurulan müessesesini ifade eder. Günümüzde vakıfların kurulması Türk medeni Kanunu ile düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesine göre vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Mal varlığının bütünü veya gerçekleşmemiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 102. maddesine göre vakıf kurma iradesi, resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır ve vakıf yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.

Vergi sistemimizde hangi kurumların kazançları vergilendirileceği 5520 sayılı Kurumlar vergisi Kanunu’nun 1.maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır. Kanunda Vakıflara ait iktisadi işletmelerini kurumlar vergisi mükellefi olarak saymıştır ancak Vakıfların tüzel kişiliği itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Bununla beraber vergi Kanunlarımız ile vakıflara vergi sorumluluğu yüklenmiştir. Bu makalemizde 30.07.2003 tarihli ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 20. maddesinde, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanı’nca vergi muafiyeti tanınabilir” hükmü kapsamında vakıflara vergi muafiyeti tanınması veya kaybedilmesi ile ilgili şartları, usul ve esaslarını kanun ve tebliğ ışığında örnek bir uygulama üzerinden irdelenmiştir.

II- YASAL DÜZENLEME VE TEBLİĞ AÇIKLAMALARI

07.08.2003 tarih ve 25192 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 30.07.2003 tarihli ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 20. maddesinde, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanı’nca vergi muafiyeti tanınabilir.

Bunların vergi muafiyetinden yararlanması ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlar, usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirlenir. Olağan denetimler sırasında veya yaptırılacak özel denetimler sonucunda vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin şartları kaybettikleri tespit edilen vakıfların vergi muafiyetleri, birinci fıkrada öngörülen yöntemle kaldırılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Yine konu ile ilgili olarak 04.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanun’un 56. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından üniversitelere, yüksek teknoloji enstitüleri ile gelirlerinin en az dörtte üçünü münhasıran devlet üniversitelerinin faaliyetlerinin devam ettirilmesi ve desteklenmesini amaç edinmek üzere kurulan ve fiilen bu çerçevede faaliyette bulunan vakıflardan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınanlara makbuz karşılığında yapılan bağışlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerine göre yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden ve kurum kazancından indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir” hükmüne yer verilmiştir.

Açıklanan Kanun maddelerinin uygulama ve esaslara ilişkin olar…

Görüntülenme Sayısı