Yazar: Yavuz Selim ÖZTÜRK * **
I-
GİRİŞ
Vakıflar kadim tarihimizin her
döneminde önemli bir yeri olan müesseselerdir. Sözlükte “durmak; durdurmak, alıkoymak” anlamındaki vakıf (vakf) kelimesi
terim olarak “bir malın mâliki
tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi” şeklinde
özetlenebilecek hukukî bir işlemle kurulan müessesesini ifade eder. Günümüzde
vakıfların kurulması Türk medeni Kanunu ile düzenlenmiştir. Türk Medeni
Kanunu’nun 101. maddesine göre vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal
ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe
sahip mal topluluklarıdır. Mal varlığının bütünü veya gerçekleşmemiş ya da
gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar
vakfedilebilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 102. maddesine
göre vakıf kurma iradesi, resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır
ve vakıf yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel
kişilik kazanır.
Vergi sistemimizde hangi kurumların
kazançları vergilendirileceği 5520 sayılı Kurumlar vergisi Kanunu’nun 1.maddesinde
tahdidi olarak sayılmıştır. Kanunda Vakıflara ait iktisadi işletmelerini
kurumlar vergisi mükellefi olarak saymıştır ancak Vakıfların tüzel kişiliği
itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Bununla beraber
vergi Kanunlarımız ile vakıflara vergi sorumluluğu yüklenmiştir. Bu makalemizde
30.07.2003 tarihli ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 20. maddesinde, “Gelirlerinin
en az üçte ikisini nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin
bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini
amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanı’nca vergi muafiyeti
tanınabilir” hükmü kapsamında
vakıflara vergi muafiyeti tanınması veya kaybedilmesi ile ilgili şartları, usul
ve esaslarını kanun ve tebliğ ışığında örnek bir uygulama üzerinden
irdelenmiştir.
II-
YASAL DÜZENLEME VE TEBLİĞ AÇIKLAMALARI
07.08.2003 tarih ve 25192 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 30.07.2003 tarihli ve 4962 sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında
Kanun’un 20. maddesinde, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nevi
itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan
bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan
vakıflara, Cumhurbaşkanı’nca vergi muafiyeti tanınabilir.
Bunların vergi muafiyetinden
yararlanması ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlar, usul ve esaslar
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirlenir. Olağan denetimler sırasında veya
yaptırılacak özel denetimler sonucunda vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin
şartları kaybettikleri tespit edilen vakıfların vergi muafiyetleri, birinci
fıkrada öngörülen yöntemle kaldırılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine konu ile
ilgili olarak 04.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanun’un 56. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde “Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri
tarafından üniversitelere, yüksek teknoloji enstitüleri ile gelirlerinin en az
dörtte üçünü münhasıran devlet üniversitelerinin faaliyetlerinin devam
ettirilmesi ve desteklenmesini amaç edinmek üzere kurulan ve fiilen bu
çerçevede faaliyette bulunan vakıflardan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti
tanınanlara makbuz karşılığında yapılan bağışlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi
Kanunları hükümlerine göre yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden ve kurum
kazancından indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir” hükmüne yer
verilmiştir.
Açıklanan Kanun maddelerinin uygulama ve esaslara ilişkin olar…