Vergi Mevzuatımızda İzaha Davetin Yeri ve Son Durumu

 

Yazar: Ferhat FAHRAN*

 

E-Yaklaşım / Eylül 2024 / Sayı: 381

 

 

“Ahlaksızlık, Ahlakın Var Oluş Nedenidir.”   ANATOLE FRANCE

 

I- GENEL AÇIKLAMA

 

7524 Sayılı Kanun’un 3. maddesiyle, mülga 69. maddesi, “Ticari Ve Mesleki Kazançlarda Günlük Hasılat Tespiti Ve Gelir Vergisi Matrahının Tespiti” başlığı ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre mükellefler, nezdinde yapılacak yoklamalar neticesinde tespit edilen günlük hasılat tutarlarının ortalaması alınarak, mükelleflerin aylık ve yıllık hasılat tutarları tespit edilecektir. Bu şekilde tespit edilen hasılat tutarları ile mükelleflerin faaliyette bulundukları döneme ilişkin beyan ettikleri hasılat tutarları karşılaştırılacak ve karşılaştırma sonucu bulunan farkın % 20’den fazla olması durumunda mükellefler, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan “izaha davet müessesesi” kapsamında izaha davet edilecektir.

 

Bu düzenleme, kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanacaktır. Düzenleme 01.01.2025 tarihinde yürürlüğe girecektir.

 

Söz konusu Kanun metninde atıf yapılan izaha davet müessesi ile ilgili VUK 370. maddesi; 09.08.2016 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6728 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. maddesiyle, VUK’nun 370. maddesi, “İZAHA DAVET” başlığı ile yeniden ihdas edilmiştir.

 

Bu düzenleme ile ilgili açıklamalara ve değerlendirmelere geçmeden önce, bu müessesenin Türk Vergi Sistemine getirilen yeni bir düzenleme olmadığını belirtmek isteriz. Türk Vergi Sisteminde “İzaha Davet” İle İlgili yasal düzenlemelerin Tarihi Süreç içindeki seyri ve akıbetleri hakkındaki açıklamalarımız, VUK 370. maddesindeki “İZAHA DAVET” müessesinin ve yukarıda belirtilen hasılat tespitine ilişkin uygulamasının değerlendirilmesinde yararlı olacaktır. 

 

II- “İZAHA DAVET MÜESSESİNİN” TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE TARİHİ SÜREÇ İÇİNDEKİ SEYRİ</span>;

 

1961- 1984 döneminde, Vergi Mevzuatımızda, vergi Güvenlik Müesseseleri olarak GVK’nun da yer alan Gider bildirimi ve servet beyanlarıdır. Bu müesseseler, 18.4.1984 tarih ve 2995 Sayılı Kanun’la yürürlükten kaldırılmıştır.

 

Yine, 29.07.1998 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 4369 Sayılı Kanun’un 24. maddesiyle, GVK’nun 1. maddesindeki gelirin tanımı değiştirilmiştir. Buna göre; “Gerçek kişilerin Geliri, Gelir Vergisine tabidir. Gelir;” Bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği, tasarruf ve harcamalarına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır.şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu maddenin değişmeden önceki halinde gelirin tanımı ise; “Gerçek kişilerin gelirleri Gelir Vergisine tabidir. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” şeklinde belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 25. maddesiyle de, GVK’nun 2. maddesinde sayılan gelire giren kazanç ve iratlardan, 7. gelir unsuru olan, “Sair Kazanç ve İratlar” yerine, 01.01.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere, “Kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç ve iratlar” adı altında, vergiye tabi yeni bir kazanç ve irat unsuru ihdas edilmiştir. Ancak, bu düzenlemelerin ekonomideki sermaye birikimine yaratacağı olumsuz etkileri ve tepkileri üzerine, uygulama imkanı bulmadan yürürlükten kaldırılmıştır. 14.08.1999 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 4444 sayılı Kanun’un 3. maddesinde düzenlenen GVK’nun Geçici 56. maddesine göre, 1999-2002 yılları gelirlerinin yeniden vergilendirilmesini hüküm altına alınmıştır. Bu maddede, anılan dönemde vergilendirmeye konu olacak, “Kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç ve iratlar” değil, “Diğer Kazanç ve İratlar” başlığı altında düzenlenen kazanç ve iratlar olacaktır.

 

Böylece, yukarıda anılan 4369 sayılı Kanunla getirilen vergiye tabi olacak yeni gelir unsurunun vergilenmesi, uygulama imkanı bulmadan yürürlükten kaldırılmıştır.

 

4369 sayılı Yasa ile getirilen yeni gelir tanımı ve yeni gelir unsuru, 4783 Sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, yürürlükten kaldırılarak, bu gelir unsurunun yerine artık, 01.01.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe giren, “Diğer Kazanç Ve İratlar” kaim olmuş ve bu kazanç ve iratların nasıl vergilendirileceği de, halen yürürlükte olan GVK’nun Mükerrer 80, 81 ile 81. maddelerinde, yine, bu kazanç ve iratlara dahil olan, “Arızi Kazançlar da” GVK’nun 82. maddesinde belirtilmiştir.

 

Öte yandan, yine VUK’nun re’sen tarhiyat ile ilgili 30. maddesine, 4008 Sayılı Kanun’un 9. maddesiyle, 7. bent eklenmiştir. 01.01.1995 tarihinde yürürlük kazanan bende göre; “Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörlerince yapılan incelemeler sırasında, mükellefler, her türlü harcama ve tasarruflarını vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağladıklarını kanıtlayamazlarsa,

 

Harcama ve tasarrufların vergiye tabi tutulmuş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağlandığı kanıtlanmayan kısmı, harcama ve tasarrufun mevcudiyetinin tespit edildiği dönemden bir önceki dönemde elde edilmiş ve vergisi ödenmemiş kazanç olarak ilgili dönem matrahının takdirinde dikkate alınır.”     

 

Söz konusu bu yasal düzenleme, 09.01.2003 tarihli Resmi Gazetede Yayımlanan 4783 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle, 01.01.2003 tarihinden geçerli olmak üzere, yürürlükten kaldırılmıştır.

 

Türk Vergi Sisteminde kronolojik sıraya göre belirttiğimiz izaha davet ile ilgili yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerin amacı, Mükelleflerin, vergilendirilmesi gereken, beyan dışı bırakılan, kayıt dışı gelirlerine ulaşmaktır.  

 

Geçmişteki vergi güvenlik müesseselerinin tümü, oto kontrol ile ilgili düzenlemeler olup, 2003 yılından beri Vergi sistemimizde, bu tür güvenlik müesseseleri bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, mükelleflerin servetlerindeki artışlarının ve harcamalarının kaynaklarının, vergiye tabi gelirlerle bağlantısını kurabilecek Vergi mevzuatımızda bir düzenleme mevcut değildir.

 

6728 Sayılı Kanun’la yürürlüğe giren VUK’nun 370. maddesi de bir vergi bir güvenlik müessesi olmakla birlikte, aşağıda ayrıntılı olarak belirteceğimiz üzere, Kanunun uygulanmasına ilişkin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkilere dayanılarak çıkarılan Tebliğdeki sınırlandırmalar, 370. maddeyi, yukarıda anılan güvenlik müesseselerinden uzak tutmaya çalışır niteliktedir.

 

III- GEÇMİŞ DÖNEMLERDE, İZAHA DAVETE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER HAKKINDA AÇIKLAMALAR

 

A- SERVET BEYANI

 

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu 1961 Yılında yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe giren bu Kanun’un 114. maddesi; “Servet Beyanı” başlığı altında düzenlenmiş olup, yıllık beyanname verme mecburiyetinde bulunan gerçek kişilerin, her yıl verecekleri Gelir Vergisi beyannamelerine ek olarak verilen servet beyannamelerinde 116. maddesinde belirtilen servet unsurlarını bildirmeye mecbur oldukları belirtilmiştir. Söz konusu servet unsurlarının neler olduğu da 116. maddenin iki fıkrasında tek tek sayılmıştır (Taşınmazlar, menkul kıymetler, mücevherat, senetli, senetsiz alacaklar, bankalardaki paralar, taşıtlar, şirketlerdeki sermaye payları, borçlar vs.).

 

 

Görüntülenme Sayısı