E-Yaklaşım / Kasım 2024 / Sayı: 383
I- GİRİŞ
Devlet yönetimlerinde bazı önemli görevler vardır ki bu görevlere eleman bulunabilmesinde ciddi zorluklar yaşanabilmektedir. Konuya, ciddi Devlet ilkeleri açısından bakıldığında; o görevlerde istihdam edilebilecek kişilerin bulunmasındaki zorluk, bizatihi işin/görevin teknik beceri yeterliliğinin oldukça yüksek olmasından, dolayısıyla istihdam edilebilecek yeterli kişinin bulunamamasından kaynaklandığı düşünülebilir.
İyi niyetle ve gerekli olduğu düşünülerek, bu gibi durumlar için yapılan düzenlemelerin yanında, tercihlerin tartışılabilir olduğu, Sosyo-kültürel ilkelerin erozyona uğradığı bazı dönemlerde yapılan etnik, dinsel, mezhepsel, akraba, ideolojik, çıkar amaçlı veya siyasal vb. gibi tercihlerin ülkelere yararlı olduğundan bahsetmek mümkün bulunmamaktadır.
Bazen de (özellikle kamu sektöründe) çeşitli zorunluluklar bahane edilerek yatay veya üst görevlere -aslında bu görevleri rahatlıkla yapabilecek bir çok sayıda kişilerin bulunmasına rağmen- bazı kişilerin özellikle üst görevlere kayırmacılıkla atandığına, (sonradan da, üst görevlere atananların alt görevlere sınavsız geçişlerinin/atanmalarının normal olduğu algısı da yaratılarak) diğer nitelikli insanların önünün kesildiğine, sonuç olarak bazı önemli görevlerde, görevlerinin gerektirdiği niteliklerden uzak, liyakatsiz, kişilerin görev yaptığına rastlanılmakta olup bu durum, nitelikli insanların çalışma arzularının kırılmasına yol açtığı gibi, ilgili görevlerin icrası sırasında çeşitli sorunların yaşanmasına, yaşanan sorunların çözülmesi için çeşitli zaman ve gider kaybına da yol açmaktadır.
Bunun son örneklerinden birini, 21.12.2021 tarihli ve 7346 sayılı Kanun’un([1]) 24. maddesiyle 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na([2]</a>); bazı önemli vakıflarda yaşlılık aylığı alarak çalışılmasını ve bu vakıfların istihdam teşviklerinden yararlandırılmasını yasaklayan diğer bir Kanun’un (5335 sayılı Kanun’un([3]) 30. maddesinin) mevcut olmasına rağmen eklenen Ek 20. maddenin (5510/ek 20. Md.) Anayasa Mahkemesinin 14.06.2024 tarihli ve 32576 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 14.06.2024 tarihli, E.2022/21., K.2024/79 sayılı kararı sonucunda iptal edilmesi ile yaşamış bulunmaktayız.
Konumuz bu durumun sosyal güvenlik uygulamalarına nasıl yansıtıldığının irdelenmesinden oluşmaktadır.
II- AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ
Halen yürürlükte bulunan kanun hükümleri uyarınca, hizmet akdine tabi olarak çalışmaları sonucunda yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için gerekli olan prim ödeme gün sayısına ve yaş sınırına ulaşan sigortalıların, talep etmeleri halinde; taraflarına yaşlılık aylığı bağlanarak emekli olabilmeleri mümkün bulunmakla birlikte; bu kişilerin istemeleri halinde; (1) yaşlılık aylıklarını almaya devam ederek (sosyal güvenlik destek primine/SGDP tabi olarak); (2) yaşlılık aylık tutarlarını yeterli görmeyenlerin, yaşlılık aylıklarının kesilmesini talep ederek, daha yüksek prim ödeme gün sayısı ile ve daha yüksek yaşlılık aylığı almayı tasarlayarak tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışabilmeleri, sonrasında yeniden yaşlılık aylığı (emeklilik) talebinde bulunabilmeleri de mümkün bulunmaktadır.
Bununla birlikte, bazı görevlerde hem yaşlılık/emeklilik aylığı almaya devam etmek, hem de hizmet akdine tabi olarak (SGDP ne tabi olarak) çalışmak, Devlet tarafından gerek görülen nedenlerle ilgili kanunlar tarafından yasaklanmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi (4/a) kapsamında, hizmet akdine uygun olarak ve tüm sigorta kollarına tabi tutularak çalıştırılan sigortalıların Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirilmeleri “1 No.lu Belge” türü ile; tüm sigorta kollarına tabi çalışmaları sonrasında taraflarına bağlanan yaşlılık aylıklarını almaya devam ederek hizmet akdi ile çalışmalarını sürdüren sigortalıların, çalışma sürecindeki bildirimleri ise “2 No.lu Belge” türü ile yapılmaktadır.
Bir başka anlatımla, çok istisnai durumlar dışında, birden fazla sigortalılık statüsüne tabi olmak suretiyle çalışmak mümkün bulunmamaktadır.
1- 21.04.2005 – 5335 SAYILI KANUN (Engelleyici Kanun, konunun temeli)
27.04.2005 tarihinde uygulamaya konulan 5335 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair.” Kanun’un 30. maddesinin, gerçekçi istihdam politikasının bir gereği olarak uygulamaya konulduğu söylenebilir.
Söz konusu Kanun’un birinci fıkrasında; bazı istisnaların belirtilmesinden sonra, kamu kurumu niteliğinde olan kuruluşlar bir bir sayılmak ve bütçeden yardım alan kuruluşlar da buna ilave edilmek suretiyle, her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların buralardaki görevlere atanamayacakları,
Anılan Kanun’un ikinci fıkrasında ise; birinci fıkrada belirtilen kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların kapsamı biraz daha genişletilerek herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların aylıkları kesilmeksizin buralarda çalışamayacakları, görev yapamayacakları, diğer Kanunlardaki aksi hükümlerin uygulanamayacağı ifade edilmek suretiyle belirtilmektedir.
Kanun’un diğer maddelerinde bulunan istisnai hükümlerin bazılarının kanaatimizce gerekli olduğu, bazılarının ise maalesef tartışılabilir olduğu değerlendirilmektedir.
2- 5510 SAYILI KANUNUN EK 20’ NCİ MADDESİ ve EKLENTİLER
5510 sayılı Kanuna 21.12.2021 tarihli ve 7346 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile eklenen “Ek 20. Maddesi”;
“Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlardan Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı, Türkiye Kızılay Derneği, Yeşilay Cemiyeti ve Yeşilay Vakfında görev alanların bu aylıkları kesilmez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce birinci fıkra kapsamına girenler adına Kurum tarafından fazla veya yersiz olarak yapılan ödemeler borç çıkarılmaz, çıkarılmış borçların ödenmemiş olan kısımları terkin edilir ve tahsil edilmiş tutarlar iade ve mahsup edilmez. Bu fıkra hükümlerinin uygulanması sebebiyle geçmişe dönük aylık, aylık farkı ve bayram ikramiyesi ödenmez.
Birinci fıkra kapsamına giren kuruluşlar, ilgili Kanunlarında belirtilen şartları haiz olmaları kaydıyla bu Kanun ile diğer kanunlar uyarınca sağlanan prim teşvik, destek ve indirimlerinden yararlandırılır ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşvik, destek ve indirimlerinden usulüne uygun olarak yararlanılmış sayılır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurum tarafından tahsil edilmiş tutarlar iade ve mahsup edilmez.