Yazar: Selahattin BAYRAM*
I- GİRİŞ
İnsanlık tarihi boyunca insanın yaşamını
sürdürmesi, maddi ve manevi varlığını koruması için insanoğlunun bir zahmete
katlanarak iş üretmesi hayati bir zorunluluk olarak varlığını korumuştur.
Sanayileşme ile birlikte sosyal devletin ön plana çıkmasıyla çalışma da bir hak
olarak yasal düzenlemelerde yerini almıştır. Ülkemizde de 1961 Anayasası ile
birlikte halen meri olan 1982 Anayasası’nın 49. maddesinde çalışma hakkı
düzenlenmiş, böylece en üst norm olarak çalışma hakkı Anayasal güvence altına
alınmıştır. Küreselleşen ve işsizliğin yapısal hale geldiği günümüzde çalışma
hakkı ve ödevinin ne anlama geldiğinin irdelenmesinin konunun anlaşılmasına
katkı sağlayacağı düşüncesinden hareketle, Anayasamızın 49. maddesi bağlamında
çalışma hakkı ve ödevi bu çalışmada değerlendirilmiştir.
II- ANAYASA’DA ÖNGÖRÜLEN ÇALIŞMA HAKKI VE ÖDEVİ İLE KAPSAYICILIĞI
Gerek ulusal ve gerekse uluslararası
düzenlemelerde güvence altına alınan çalışma hakkı, diğer temel hak ve
özgürlükler gibi ancak belirli şartlarla sınırlandırılabilmekte, bu hakkın
kullanımı belirli yükümlülükleri (ödevleri) de beraberinde getirebilmektedir.
Yabancılar ve kamu görevlileri gibi kesimler açısından belirli
sınırlandırmalara tabi tutulan çalışma hakkının kullanımı belirli
yükümlülüklerin yerine getirilmesine de bağlanabilmektedir. Bu hak, Birleşmiş
Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi uluslararası örgütler
tarafından özel düzenlemelere konu edilmiş, bu konuda taraf ülkelere
yükümlülükler de getirilmiştir.
Çalışma hakkı, Anayasalarda sosyal ve
ekonomik haklar kısmında ele alınırken pozitif statü hakları içerisinde
değerlendirilmiş ve devletten bir takım taleplerde bulunmaya hak tanıdığı için
devlete ödev ve mükellefiyetler yüklemiştir.
Çalışma hakkı, sosyal devlet ilkesi
içerisinde, sosyal devleti gerçekleştirmeye yönelik tedbirlerden olan bir
sosyal haktır. (KILIÇOĞLU, “Çalışma Hakkı Kapsamında İş Güvencesi”,
http://www.anayasa.gov.tr/files/insan_haklari_mahkemesi/sunumlar/ym_4/KilicogluCalismaHakki.pdf,
s.1-2.) Sosyal devleti de, devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak
amacıyla, sosyal ve ekonomik hayata aktif şekilde müdahalesini meşru ve gerekli
kılan bir devlet anlayışı olarak tanımlamak mümkündür. (ÖZBUDUN, 1995, s 22.) O
halde sosyal devlet; sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak ve herkes için
insan haysiyetine yaraşır, asgari hayat düzenini gerçekleştirmekle yükümlü
devlettir. Sözü edilen bu amacı gerçekleştirmek için devletin ekonomik hayata
müdahalesi gerekir. (KILIÇOĞLU, s. 2; ÖZBUDUN, s. 102.)
1982 Anayasası’nın kişinin hakları ve
ödevleri kapsamında 18. maddesinde yer verdiği “zorla çalıştırma yasağı” da çalışma hakkı ve ödevi ile ilgili bir
insan hakkıdır. Buna göre, “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya
yasaktır.” Bu hükümden anlaşıldığına göre çalışma hakkı, ancak
isteğe bağlı olarak gerçekleştirilebilecek bir hak olup, zorla çalıştırma
yasaklanmıştır (Türk Hukuk Lügatı, s. 17).
Bu açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda
çalışma hakkını, “herkese devlet tarafından asgari şartları
oluşturularak isteğe bağlı olarak tanınan ve insanlık onuruna yaraşır bir gelir
sağlamaya dayanan herhangi bir faaliyette bulunma hakkı” olarak
tanımlamak mümkündür. (Talas, (1991), s. 406, http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/46/1/cahittalas.pdf,
e.t.:13.01.2019)
“Çalışma hakkı” herkesin çalışma ödevi ve bir işi elde etmeye hakkı
olduğunu belirtir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken özellik, çalışma hakkının kullanılmasının, bu hak
öznesinin dışında oluşan etmenlere bağlı oluşudur ( KABOĞLU, 2002,
s.462).
Çalışma ortamını yaratma ödevi ise, Anayasa tarafından devlete verilmiştir. Devletin yapma biçimindeki bu olumlu görevi “işsizliği önleme”de ifadesini bulmaktadır. 1982 Anayasası’nı sınıflandırmaya tabi tutarsak 49. madde “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmiştir. Dolayısıyla genel olarak Jellinek’in haklar ayrımında “pozitif statü hakları”na karşılıktır. Bilindiği üzere pozitif statü hakları, bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet, bir yardım isteme imkânı tanıyan haklardır