Anayasal Çalışma Hakkı ve Ödevi İle Kapsayıcılığı (E-Yaklaşım)

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Yazar: Selahattin BAYRAM*

E-Yaklaşım / Mart 2022 / Sayı: 351

I- GİRİŞ

İnsanlık tarihi boyunca insanın yaşamını sürdürmesi, maddi ve manevi varlığını koruması için insanoğlunun bir zahmete katlanarak iş üretmesi hayati bir zorunluluk olarak varlığını korumuştur. Sanayileşme ile birlikte sosyal devletin ön plana çıkmasıyla çalışma da bir hak olarak yasal düzenlemelerde yerini almıştır. Ülkemizde de 1961 Anayasası ile birlikte halen meri olan 1982 Anayasası’nın 49. maddesinde çalışma hakkı düzenlenmiş, böylece en üst norm olarak çalışma hakkı Anayasal güvence altına alınmıştır. Küreselleşen ve işsizliğin yapısal hale geldiği günümüzde çalışma hakkı ve ödevinin ne anlama geldiğinin irdelenmesinin konunun anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşüncesinden hareketle, Anayasamızın 49. maddesi bağlamında çalışma hakkı ve ödevi bu çalışmada değerlendirilmiştir.

II- ANAYASA’DA ÖNGÖRÜLEN ÇALIŞMA HAKKI VE ÖDEVİ İLE KAPSAYICILIĞI

Gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzenlemelerde güvence altına alınan çalışma hakkı, diğer temel hak ve özgürlükler gibi ancak belirli şartlarla sınırlandırılabilmekte, bu hakkın kullanımı belirli yükümlülükleri (ödevleri) de beraberinde getirebilmektedir. Yabancılar ve kamu görevlileri gibi kesimler açısından belirli sınırlandırmalara tabi tutulan çalışma hakkının kullanımı belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine de bağlanabilmektedir. Bu hak, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi uluslararası örgütler tarafından özel düzenlemelere konu edilmiş, bu konuda taraf ülkelere yükümlülükler de getirilmiştir.

Çalışma hakkı, Anayasalarda sosyal ve ekonomik haklar kısmında ele alınırken pozitif statü hakları içerisinde değerlendirilmiş ve devletten bir takım taleplerde bulunmaya hak tanıdığı için devlete ödev ve mükellefiyetler yüklemiştir.

Çalışma hakkı, sosyal devlet ilkesi içerisinde, sosyal devleti gerçekleştirmeye yönelik tedbirlerden olan bir sosyal haktır. (KILIÇOĞLU, “Çalışma Hakkı Kapsamında İş Güvencesi”, http://www.anayasa.gov.tr/files/insan_haklari_mahkemesi/sunumlar/ym_4/KilicogluCalismaHakki.pdf, s.1-2.) Sosyal devleti de, devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla, sosyal ve ekonomik hayata aktif şekilde müdahalesini meşru ve gerekli kılan bir devlet anlayışı olarak tanımlamak mümkündür. (ÖZBUDUN, 1995, s 22.) O halde sosyal devlet; sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak ve herkes için insan haysiyetine yaraşır, asgari hayat düzenini gerçekleştirmekle yükümlü devlettir. Sözü edilen bu amacı gerçekleştirmek için devletin ekonomik hayata müdahalesi gerekir. (KILIÇOĞLU, s. 2; ÖZBUDUN, s. 102.)

1982 Anayasası’nın kişinin hakları ve ödevleri kapsamında 18. maddesinde yer verdiği “zorla çalıştırma yasağı” da çalışma hakkı ve ödevi ile ilgili bir insan hakkıdır. Buna göre, “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Bu hükümden anlaşıldığına göre çalışma hakkı, ancak isteğe bağlı olarak gerçekleştirilebilecek bir hak olup, zorla çalıştırma yasaklanmıştır (Türk Hukuk Lügatı, s. 17).

Bu açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda çalışma hakkını, “herkese devlet tarafından asgari şartları oluşturularak isteğe bağlı olarak tanınan ve insanlık onuruna yaraşır bir gelir sağlamaya dayanan herhangi bir faaliyette bulunma hakkı” olarak tanımlamak mümkündür. (Talas, (1991), s. 406, http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/46/1/cahittalas.pdf, e.t.:13.01.2019)

“Çalışma hakkı” herkesin çalışma ödevi ve bir işi elde etmeye hakkı olduğunu belirtir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken özellik, çalışma hakkının kullanılmasının, bu hak öznesinin dışında oluşan etmenlere bağlı oluşudur ( KABOĞLU, 2002, s.462).

Çalışma ortamını yaratma ödevi ise, Anayasa tarafından devlete verilmiştir. Devletin yapma biçimindeki bu olumlu görevi “işsizliği önleme”de ifadesini bulmaktadır. 1982 Anayasası’nı sınıflandırmaya tabi tutarsak 49. madde “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmiştir. Dolayısıyla genel olarak Jellinek’in haklar ayrımında “pozitif statü hakları”na karşılıktır. Bilindiği üzere pozitif statü hakları, bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet, bir yardım isteme imkânı tanıyan haklardır

Görüntülenme Sayısı