Yazar: Cemil UZUN*
I-
GİRİŞ
Günümüzde hayatın bir parçası haline
gelen sosyal medya uygulamaları çalışma hayatını da etkilemektedir. Bu
yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin bu konuyla ilgili 28.12.2021 tarihinde vermiş
olduğu Mahkeme kararını inceleyeceğiz.
II-
BAŞVURU KONUSU VE SÜRECİ
11.02.2022 tarihinde Resmî Gazete’de
yer alan Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre, Ordu’daki devlet hastanesinde
özel şirket bünyesinde 01.05.2015 tarihinden itibaren bilgi işlem sorumlusu
olarak çalışan kişinin, 16 Kasım 2017’de gerçeğe aykırı beyanla izin almaya
çalıştığı ve Whatsapp üzerinden çalışma arkadaşları ile şirket yetkililerine
iftira ve hakaret ettiği, çalışma arkadaşlarıyla birlikte örgütlü bir biçimde
bilişim sistemini sekteye uğrattığı hususlarında savunması istenmiştir.
Başvurucu, savunmasını 21.11.2017 tarihinde göndermiş ve 22.11.2017 tarihinde
iş akdi bildirimsiz olarak feshedilmiştir.
Bunun üzerine işe iade davası açan
kişinin, Ordu İş Mahkemesi’nce haklı bulunmasıyla işe iade davası kabul
edilmiştir. Kararın istinafa taşınması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8.
Hukuk Dairesi ise feshin haklı sebebe dayandığına karar vererek, yerel mahkeme
kararını kaldırmıştır. Kararın kesinleşmesinin ardından kişi, Anayasa
Mahkemesi’ne (AYM) hak ihlali iddiasıyla bireysel başvuru yapmıştır.
III-
ANAYASA MAHKEMESİ’NCE BAŞVURUNUN İNCELENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
A- BAŞVURUCU’NUN İDDİALARI
Başvurucu; iş akdinin haksız olarak
feshedildiğini, WhatsApp mesajlaşma programının 3. kişilerin erişimine kapalı
olduğunu, bu nedenle bu mesaj içeriklerinin hukuka aykırı delil niteliğinde
bulunduğunu, çalışanların kendi aralarında iletişim grubu kurmalarının ve
burada iletişim hâlinde olmalarının hukuka aykırı olmadığını iddia etmiştir.
Savunması beklenmeden iş akdinin feshedildiğini, Mahkemece dosyanın esasına
girilmeden feshin şekil şartlarından yoksun olduğundan bahisle davanın kabulüne
karar verilmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesi’nce deliller toplanmadan ve
sadece davalı tarafın iddiaları dikkate alınarak karar verildiğini ileri
sürmüştür. Diğer yandan başvurucu, kendisi ile aynı durumdaki diğer
çalışanların davasında istinaf incelemesinde kararın bozulmasına hükmedildiğini
ve ilk derece mahkemelerince esas incelemelerinin yapıldığını ifade etmiştir.
Kendisi hakkında ise tanıklar dinlenmeden, deliller toplanmadan karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, kişisel veri niteliğindeki
mesajların delil olarak kullanılması nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B- DEĞERLENDİRME
Anayasa’nın iddianın
değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Özel
hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle
ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller Kanunla düzenlenir.”
25. Anayasa’nın “Haberleşme hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine
sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.