İşveren Kusuruna Dayanmayan Sosyal Güvenlik Destek Primi Ödemeleri Sonucunda Ortaya Çıkan Fark Primler, Gecikme Cezası, Gecikme Zammı Ve İdari Para Cezası İle Alınabilir Mi?

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Yazar: Mustafa İTİŞKEN*

E-Yaklaşım / Aralık 2023 / Sayı: 372

I- GİRİŞ

Sosyal güvenlik uygulamaları ile ilgilenenler arasında “işveren işlemleri” olarak tanımlanan, hizmet akdi kapsamında sigortalı çalıştıran işverenlerin mükellefiyetlerinin hangi işlemlerden oluştuğu, bu mükellefiyetlerin ne zaman, ne şekilde ve nasıl yerine getirileceği, söz konusu yükümlülüklerin Kanun’un ilgili maddelerinde öngörülen sürede ve şekilde yerine getirilmemesi halinde karşılaşılabilecek müeyyidelerin (cezai işlemlerin) neler olduğu, bu müeyyidelerin indirim unsurlarından nasıl ve ne şekilde yararlanılabileceği 5510 sayılı Kanun’un([1]) ilgili maddelerinde tanımlanmış bulunmaktadır.

“Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesi” uygulamada her ne kadar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu([2]) (4. madde) hükmü olsa da, bazı kamu kuruluşlarınca zaman zaman uygulanan ve yapılan işlemin muhataplarının bilgilendirilmesi gerektiği halde bilgilendirilmeden uygulama yapıldığına, başka bir ifade ile vatandaşın/ilgililerin/işverenlerin her hangi bir kusuru olmadığı halde, gerekli bazı işlemlerin Kanunda öngörülen sürede ve şekilde yapılmadığından bahisle bu işlemler için üstelik bir de cezai uygulamaların tesis edildiğine rastlanılmaktadır.

Bu kapsamdaki uygulamalarla ilgili olarak yazılı mevzuatın neler öngördüğünün ve bu öngörülerin farklı açılardan tartışılmasının taraflar için faydalı olacağı düşünülmektedir.

II- TEMEL MEVZUAT HÜKÜMLERİ VE AÇIKLAMALAR

Gerek sosyal güvenlik ile ilgili uygulamaların ve gerekse de diğer kamu kuruluşları tarafından yapılan bazı işlemlerin, yasada öngörülen sürede ve şekilde yerine getirilemeyişinin, zaman zaman ilgili idarenin, bazen de işverenlerin veya vatandaşların hatasından kaynaklandığı görülebilmektedir.

Kanuni mükellefiyetlerin Yasa’da öngörülen sürede ve şekilde yerine getirilemeyişinin, işverenlerin (mücbir sebep halleri ayrıca değerlendirilmek üzere) kendi kusurlarından veya idarenin kusurundan kaynaklanıyor olması, bu işlemler için uygulanacak müeyyideyi de doğrudan etkilemektedir.

5510 sayılı Kanun’un “Prim Belgeleri ve Primlerin Ödenmesi” başlıklı ikinci bölümünde yer alan 86. maddesinde; genel olarak prim belgelerinin ne zaman ve ne şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) verileceğine, 88. maddesinde ise; primlerin ne zaman ve ne şekilde ödeneceğine ilişkin hükümlerin Kurumca düzenlenecek yönetmelikle belirleneceği belirtilmekte olup, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin([3]) (SSİY) 102. maddesinde; prim belgelerin ne zaman ve ne şekilde kurum verileceği, 108. maddesinin ilgili fıkralarında ise; primlerin ödenmesine ilişkin süreler belirtilmektedir.

SSİY’nin 102. maddesi ile 108. maddesinin dördüncü fıkrasında; (diğer hükümler saklı kalmak üzere) 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi (4/a) kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel nitelikteki işyeri işverenlerinin; cari aya ilişkin düzenleyecekleri asıl, ek veya iptal nitelikteki Aylık Prim ve Hizmet Belgesini (APHB) veya kapsamdaki işverenler için Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesini (MPHB), belgenin ilişkin olduğu ayı takip eden ayın 26’sına kadar kuruma vermeleri, primlerinde; belgenin ilişkin olduğu ayı takip eden ayın son gününe kadar ödenmesi gerektiği açıklanmaktadır.

5510 sayılı Kanun’un 81. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca; 4/a kapsamında sigortalı çalıştıran işverenlerin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarı Hazine’ce karşılanmakta olup, bu teşvikten yararlanabilmek için işverenlerin, çalıştırdıkları sigortalılara ilişkin APHB/MPHB’lerini Yasa’da öngörülen sürede kuruma vermeleri ve primlerini de Kanun da öngörülen sürede ödemeleri gerekmekte ayrıca, kuruma idari para cezası borçlarının da bulunmaması icap etmektedir.

Yine aynı Kanun’un 96. maddesinde de; Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemelerin;

. Kasıtlı veya kusurlu işlemler sonucunda yapılmış olması halinde; geriye doğru en fazla on yıllık süreye tabi ödemelerin, ödeme tarihlerinden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte,

. Kurumun hatalı işlemleri sonucunda yapılmış ise; tespit tarihinden geriye doğru beş yıllık süre içinde yapılan ödemeler toplamının, yapılan tebliğ tarihinden itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerin faizsiz, bu süreden sonraki ödemelerin ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte,

geri alınacağı belirtilmektedir.

III- DEĞERLENDİRME

Konunun değerlendirilmesinden önce kasıt ve kusur tanımlarına da bir göz atmakta yarar bulunmaktadır.

“Kasıt”; Ceza Hukukunda; “Yasanın suç saydığı bir fiili bilerek isteyerek işlemek iradesi” şeklinde,

Özel Hukukta; “Kusur çeşitlerinden olup, haksız sonucun elde edilmesi için bilerek isteyerek yapılan iradi faaliyet” şeklinde, (Hukuk Sözlüğü, Prof. Dr. Ejder YILMAZ, 1992, s.487),

tanımlanmaktadır.

Dolayısıyla “kast”ı; “bütün suçlar için aranan genel bir unsurdur” şeklinde tanımlamak ta mümkün bulunmaktadır.

“Kusur” ise; Aynı Hukuk Sözlüğünde; (s.530) “Tazminatı (ödenceyi) veya cezalandırılmayı gerektiren, hukuka aykırı davranış biçimi (…)” şeklinde,  

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde

Görüntülenme Sayısı