E-Yaklaşım / Ağustos 2023 / Sayı: 368
I- GİRİŞ
Sadakat borcu, kendinden beklenen güvenin derecesine göre işletmenin içindeki konumu ve iyi niyet kurallarına uygun olarak işverenin menfaatlerini korumak ve gözetme mükellefiyetini barındırır. İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Sadakat borcuna aykırı hareket edilmesi halinde bu durumun yürürlükteki mevzuat açısından önemli yaptırımları bulunmaktadır.
Kimi iş sözleşmelerinde işçinin iş hizmetini başka yerde ücretsiz bile olsa hiçbir gerekçeyle işveren dışında sürdürmeyeceğini peşinen kabul etmiş sayacağına yönelik hükümler bulunmakta ve bu kuralın ihlali sadakat borcunu aykırı davranış olarak değerlendirilmektedir. Sözleşmenin feshedilmesi sonucuna giden bu sürecin ve dolayısıyla bu gibi hükümlerin iş sözleşmelerinde yer almasının anayasanın çalışma hakkı ve özgürlüğü kuralına aykırılık teşkil edip etmeyeceği makalemiz içerisinde incelenecektir.
II- İŞÇİNİN SADAKAT BORCU
İş sözleşmesinin temel iki unsuru hizmet ve ücrettir. İş ilişkisinin temelini düzenleyen iş sözleşmesi, bu iki ana edim yanında pek çok yan edimleri de içermektedir. Bu edimlerin kaynağı, iş ilişkisinin diğer özel borç ilişkisini düzenleyen sözleşmelerden farklı olarak bir sosyal yönünün olması ve kendi şahsına ilişkin belli başlı özelliklere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Çalışma hayatı boyunca işçi, hizmet borcu yanında sadakat borcu, özen borcu, itaat borcu, iyi niyet ve dürüstlük borcu gibi yan edimleri yerine getirmek durumundadır([1]).
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396. maddesi uyarınca işçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
İşçinin sadakat borcunun bir temel borç haline dönüşmesi çağdaş iş hukuku anlayışının ürünüdür. Emeğin artık ticari bir meta olarak görülmediği çağdaş dönemde, işçi işveren arasındaki ilişkilerin kişisel nitelikte olduğu ve bu bağlamda belirli bir bağlılık borcunun da esas alınması gerektiği anlayışı benimsenmiştir. Sadakat borcu, işçinin işverene karşı asli edim yükümlülüğü olan iş görme borcu yanında yan edim yükümlülüğü ve davranış yükümü6 niteliğindeki edim fiilleridir. Bu açıdan sadakat borcu, işçinin işverenin emri altında iken iş sözleşmesindeki kişisel ilişkinin doğurduğu özellik gereğince işverene içtenlikle bağlanması, işverenin özellikle ekonomik menfaatlerinin korunması ile işçinin zarar ve ziyan doğuracak hareketlerden kaçınması olarak tanımlanmaktadır([2]