Yaklaşım Logo

20.05.2014 – Kömür kızışması kesin hatalı barajlama var

Kömür kızışması kesin hatalı barajlama var

MevzuautTR Reklam


Bugüne kadar madenlerde kaybettiğimiz işçi sayısı 3000 kişiden fazla. Soma’da da 301 canı kaybettik. Bu son olay milat olacak mı?

Çalışma Bakanlığı’nın teknik müfettişleri faciayla ilgili ön raporu henüz tamamlamadı. Olay yerinde inceleme yapıyorlar. Müfettişlerin olayın çıktığı yere ilişkin önemli tahminleri var. Ne var ki, güvenlik önlemleri tam olmadığı için buraya giremiyorlar. Müfettişlere göre yangın kesinlikle kömür kızışmasından çıkmış. Kızışma, şu an ulaşamadıkları, daha önce üretim yapılan bir yerde oluyor.

 Üretim yapılan yerdeki tehlikeyi işletme farketmiş ve yangın çıkmasın diye bölgenin hava bağlantıları kesilip ‘barajlanmış’…

Müfettişlerin tahminlerine göre, barajlanan bölgede hava kesintisi iyi yapılamadığı için yangın önce eski üretim bölümünde çıkarak diğer bölgelere sıçramış.

Müfettişler ilk günden facianın sebebinin trafo olmadığını biliyordu. Çünkü kuru tip ve patlamaya karşı korunaklı trafo olduğunu denetimde tespit ettiklerini söylüyorlar. Kaza sonrasında bu durumu bir kez daha tespit etmişler.

 Müfettişlere göre, kazanın meydana geldiği işyerinde kazaya sebep olan hususların çok kısa sürede ortaya çıktığı ve yangın anında yeraltında bulunanların tahliyesinin mümkün olmadığı anlaşılmış.

 

Teknolojik şartlar…

 Maden kazalarını iki boyutta değerlendirmek lazım. İlk boyutunda, “balık baştan kokar” demek gerekiyor. Yani ruhsat aşamasında nelere dikkat ediliyor, hangi koşullarda ruhsatlandırma yapılıyor, bunlara dikkati çekmek gerek. Ruhsatla üretime açılan madenlerin standartlarını değerlendirmek ve teknolojik şartlara uyumlandırmak gerekiyor. Ruhsat verilen madenlerde son teknolojik şartlar var mı bakmak gerek. Nitekim 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, madenlerde çalışanlar için en son teknolojik şartların kurulması gerektiğinden bahsediyor. Bu yasa 2012 Haziran ayında yürürlüğe girdi, 4. ve 5. Maddelerinde de teknolojik şartların yerine getirilmesinin zorunlu olduğu açıkça yer alıyor. Bugün konuştuğumuz “yaşam odaları” işte bu teknolojilerden sadece bir tanesi. Bu noktada ruhsatlandırma şartlarıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası arasında uyum olmadığı ortaya çıkıyor. Bir başka konu da devletin üretim işini özel sektöre devretmesi. Bu sistemi de baştan aşağı yeniden değerlendirme gerektiği bu olayla konuşulmaya başlandı.

Konunun ikinci boyutu “denetim.” Denetim denilince sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın denetimi geliyor. Oysaki Enerji Bakanlığı’nın denetimlerinin ruhsat süreçlerine ne kadar uygun olduğunu sorgulamak gerekiyor. Ruhsatların takibi ve yenilenmesinde hangi şartlar geçerli, planlanan teknolojik koşullar nelerdir, bunlara bakmak lazım.

 

Çalışma Bakanı: Sorun taşeron sisteminde

Çalışma Bakanı Faruk Çelik ile ‘denetim’i konuştuk. Bakan, yaptıkları denetimlerin ruhsat koşulları içerisinde olduğunu, iş güvenliği bakımından istenilen şartların olup olmadığını kontrol ettiklerini ancak bu denetimin kalıcı bir iş sağlığı ve güvenliği açısından yeterli olmadığını söylüyor.

 Çalışma Bakanı sorunun özellikle taşeron sisteminden kaynaklandığını açıkça ifade ediyor. Meclis’e gelecek tasarıda kamuda yer alan çalışanlar bakımından bir düzenleme getireceklerini, ardından özel sektör taşeron çalışanlarını da kapsayan çok kapsamlı bir düzenlemeyi yapacaklarını ifade ediyor. Bakan Çelik, madenlerde taşeronlaşmanın ilk planda hemen kaldırılması gerektiğini, buna ilişkin olarak da gerekli girişimlere başlayacaklarını söylüyor.

 

DDK ruhsat konusunda uyarmıştı

2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) hazırladığı rapor, madencilikte ruhsatlama sürecinin hatalı işlediğine işaret ediyor ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınamamasının çok önemli bir nedeninin bu süreçteki yanlışlar olduğunu ortaya koyuyor. Raporda tespit edilen soruna dönük önlem alınmadığı için  3 yıl sonra en büyük maden kazası oldu.

 Çıkarılacak madenin satış tutarından ödenmesi zorunlu olan “devlet hakkı” şirket tarafından devlete ödeniyor. Payın yüzde 25’i İl Özel İdaresi’ne, yüzde 25’i Köylere Hizmet Götürme Birliği’ne gidiyor. Yüzde 50’si Hazine’ye yatırılıyor.

 DDK, devlet payının iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulması için harcanması, iş sağlığı ve güvenliği tedbirini layıkıyla uygulayanlardan bu payın hiç alınmamasına dair görüş bildirmiş. Ne yazık ki, devlet payı hem bölgelerdeki ekonomik ve sosyal hayatın canlanması için kullanılmamış, hem de iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasını sağlamak için teşvik veya tehdit olarak kullanılmamış. Bu gelir bu bölgelere harcansa, tedbirlere yönlendirilse kazalar önlenebilirdi.

 DDK’nın raporundaki önemli bir tespit, ruhsatlandırma sürecinden başlayarak yatırımcıların madencilik faaliyetinde belirlenmiş standart ve kriterlere sahip olmalarının sağlanması ve denetimlerin artırılması yönünde. Devlet ruhsatlandırma işini en baştan gerekli kriterleri belirleyerek yaptığında kazaları önleyebilir. Madenlerin tamamı devletin ve bunları işletecek şirketlere madencilikle ilgili standart ve iş sağlığı tedbirlerini dayatmak da devletin elinde. Düzgün ruhsatlandırma süreci işin en başında düzenlenmesini sağlayabilir.

 Çalışma Bakanlığı denetimleri ise anlık denetimler. O andaki koşullar dikkate alınıyor. Müfettişler gidince, koşullar bir anda değişebiliyor. Nitekim en son bu olayda da görüldü. Faciadan kurtulanların önemli bölümü denetimlerden sonra her şeyin yine eskisi gibi olduğunu söylüyor.





Milliyet Gazetesi – 20.05.2014

Diğer Yazılar
Görüntülenme Sayısı