Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7020 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 1)

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR

7020 SAYILI KANUN GENEL TEBLİĞİ

(SERİ NO: 1)

 

(03 Haziran 2017 Tarihli ve 30085 Sayılı Resmi Gazete’ de Yayımlanmıştır)

 

I- AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR

18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (Kanun) 27/5/2017 tarihli ve 30078 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu Tebliğ ile 7020 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacakları ile il özel idareleri ve belediyelere ait alacakların yapılandırılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair usul ve esaslar belirlenmiştir.

A- TANIMLAR

1- Kesinleşmiş Alacak

7020 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde; Kanun kapsamına giren alacaklar, alacaklı idareler ve alacak türleri itibarıyla tanımlanmış ve Kanunun yayımı tarihi itibarıyla kesinleşmiş alacaklar kapsama alınmıştır.

Kanun kapsamında yapılandırılacak alacakların, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) kesinleşmiş olması gerekmektedir. Tebliğin izleyen bölümlerinde yapılan açıklamalarda kesinleşme tarihinin Kanunun yayımı tarihi dâhil olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Bir alacağın kesinleşmesi, alacağın varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmamasıdır.

Alacakların kesinleşmesi, düzenlendikleri veya ilişkili oldukları kanunlardaki hükümler nedeniyle farklı şekilde gerçekleşebilmektedir.

Bazı alacakların kesinleşme süreçleri;

a) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler ve vergi cezalarının kesinleşmesi;

(1) Beyanname ile beyan edilen vergiler beyan edildiği tarihte (ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin dava konusu yapılması hâlinde bu vergiler kesinleşmemiş alacak olduğu hâlde, 7020 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasına istinaden bu durumdaki vergilerin de Kanun hükmüne göre yapılandırılması mümkün bulunmaktadır.),

(2) İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergiler ile kesilen vergi cezalarına ilişkin düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliği üzerine,

– Süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması,

– Uzlaşma hükümlerinden yararlanılarak uzlaşılması,

hallerinde söz konusu olacaktır.

213 sayılı Kanunun “Tahakkuk” başlıklı 22 nci maddesinde “Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, “verginin ödenebilir hale gelmesi” verginin tahakkuku olarak tanımlanmıştır.

“Tahakkuk” vergi hukukunun bir kavramı olduğu hâlde, “kesinleşme” yargılama hukukunun kavramıdır.

Vergi alacağının tahakkuku ile kesinleşmesi genellikle aynı zamanlarda gerçekleşmekle birlikte farklı olan durumlar da mevcuttur.

Örneğin, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi ve kesilen cezalar vergi/ceza ihbarnamesiyle mükelleflere tebliğ edilmekte, mükelleflerce ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemesinde dava konusu yapılabilmekte ve vergi mahkemesince de bu cezalı tarhiyatların onanması (davanın reddedilmesi) hâlinde bir üst yargı merciine başvurulabilmektedir.

İtiraz/istinaf incelemesi bölge idare mahkemesinde, temyiz incelemesi Danıştay’da devam eden vergi ve cezalara ilişkin tarhiyatlar, vergi mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği üzerine tebliğ tarihi itibarıyla 213 sayılı Kanunun 112 nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanarak “tahakkuk” ettirildiği hâlde, bir üst yargı merciinde yargılamanın devam etmesi nedeniyle bu alacakların “kesinleşmiş alacak” olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, 7020 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla, ilk derece yargı kararı üzerine tahakkuk ettiği hâlde yargılamanın devam etmesi nedeniyle kesinleşmemiş olan alacaklar Kanun kapsamına girmemektedir.

b) İdari para cezalarının kesinleşmiş alacak olabilmesi için idari yaptırım kararlarına karşı süresi içerisinde dava açılmaması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.

Ancak, 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları hakkında dava yolu bulunmadığından, bu idari para cezaları verildikleri tarih itibarıyla kesinleşmektedir.

c) Ecrimisillerin kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için ecrimisil ihbarnamesi/ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.

ç) Yukarıda yer verilen alacakların dışında kalan ancak Kanun kapsamına giren diğer alacakların kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için söz konusu alacakların varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmaması gerekmektedir.

Feragat yoluyla kesinleşme süreci;

6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda feragat hakkında özel bir düzenleme yapılmadığı hâlde anılan Kanunun 31 inci maddesinde, feragat konusunda 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile 1086 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 6100 sayılı Kanunun 447 nci maddesinde, 1086 sayılı Kanuna yapılan atıfların 6100 sayılı Kanuna yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir.

6100 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde feragat, “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun, 309 uncu maddesinde feragat beyanının dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği; 311 inci maddesinde ise feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı düzenlenmiştir. Ayrıca, yargılamanın her aşamasında davacının feragatte bulunması mümkündür. 

Buna göre, açılmış bulunan davadan davacının feragati ile davacı dava dilekçesindeki talep sonucunun tamamından vazgeçmiş sayılmakta olup, davadan feragat, davacının tek taraflı bir irade beyanı ile yapılıp tamamlandığından, feragatin geçerliliği için feragatin davalı tarafından kabul edilmesine gerek bulunmamaktadır.

Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın feragat nedeniyle son bulduğunu tespit etme görevi mahkemeye aittir. Mahkemenin, davacının beyanının gerçekten feragat olduğunu ve kanunun öngördüğü şekilde yapıldığını tespit etmesi durumunda, davadan feragat nedeniyle uyuşmazlığın son bulduğuna karar vermesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklandığı gibi feragat, davacının talep sonucundan vazgeçmesi olup, feragat ile davacı, dava dilekçesinde belirttiği talepten tamamen veya kısmen vazgeçmiş olmaktadır. Davadan feragat ile davacı, sadece davasından feragat etmiş olmaz, aynı zamanda o dava ile istemiş olduğu haktan da tamamen vazgeçmiş olacaktır. Feragat eden davacı artık bu konuda yeniden dava açamayacağı gibi, feragatin her türlü sonucuna da katlanmak zorunda olup, davadan feragat edilmekle dava sona ermekte ve kesin hükmün sonuçları doğmaktadır.

 Bu itibarla, 7020 sayılı Kanun kapsamına tür ve dönem olarak girdiği hâlde varlığına ilişkin dava açılmış olan alacaklardan; anılan Kanunun yayımı tarihinden önce davadan tamamen feragat edilmesi ve feragate ilişkin mahkeme kararı ile kesinleşerek taraflardan birine tebliğ edilmiş olanlar, 7020 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş alacak olması şartıyla, Kanundan yararlanabilecektir.

Bu durumda, feragat edilen davaya konu olan ve kapsama giren alacakların tamamı esas alınarak Kanun hükümlerinin tatbiki gerekecektir.

Diğer taraftan, idari para cezaları için genel usul kanunu olan 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun “Vazgeçme ve kabul” başlıklı 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında “(1) Kanun yoluna başvuran kişi, bu konuda karar verilinceye kadar başvurusundan vazgeçebilir. Vazgeçme halinde bir daha aynı konuda başvuruda bulunulamaz.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre, Kanun kapsamına giren idari para cezalarından, dava konusu yapılmış olanlar hakkında, davacıların davalarından vazgeçmeleri hâlinde de “feragate” ilişkin olarak yukarıda yapılan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.

2- Vergi, Beyanname ve Yİ-ÜFE Aylık Değişim Oranları

Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a), (c) ve (ç) bentlerinde;

– vergi tabirinin, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim ve harçları,

– beyanname tabirinin, vergi tarhına esas olan beyanname ve bildirimleri,

– Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirinin, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 31/12/2004 tarihine kadar toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/11/2016 tarihinden itibaren aylık %0,35 oranını (bu Kanunun yayımlandığı ay dâhil),

ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

Bu Tebliğde, vergi, beyanname ve Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirleri, 7020 sayılı Kanunda tanımlandığı şekilde kullanılmıştır.

B- MALİYE BAKANLIĞINA BAĞLI TAHSİL DAİRELERİNCE TAKİP EDİLEN AMME ALACAKLARI

7020 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerinde; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacaklarından Kanun kapsamına alınan alacaklar belirtilmiştir. Bu hükümler çerçevesinde Kanun kapsamına giren alacaklar, tür ve dönemler itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.

1- Alacağın Türü ve Dönemi

a) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Açısından

(1)    Alacağın türü

7020 sayılı Kanunun kapsamına, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergiler ve vergi cezaları ile bunlara bağlı gecikme faizleri, gecikme zamları gibi fer’i alacaklar girmektedir.

(2) Alacağın dönemleri

Kanun kapsamına giren vergiler, vergilendirme dönemleri itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.

i) 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dâhil) önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde ise bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelere ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları Kanun kapsamındadır.

Konuya ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

– Vergilendirme dönemi 15 gün olan mükellefiyetler 

Vergilendirme döneminin bitim tarihi ve beyanname verme süresinin son günü Mart/2017 ayı ve öncesine rastlayan dönemler kapsama girmekte, dönemin bitim tarihi Mart/2017 ayına rastlamakla beraber beyanname verme süresinin son günü Nisan/2017 ayına sirayet edenler kapsama girmemektedir.

Örneğin, 1-15 Mart 2017 vergilendirme dönemine ait petrol ve doğalgaz ürünlerine ilişkin özel tüketim vergisinin vergilendirme döneminin bitim tarihi ile beyanname verme süresinin son günü Mart/2017 ayına rastladığından kapsama girmekte, 16-31 Mart 2017 vergilendirme dönemi ise dönemin bitim tarihi Mart/2017 ayında olmakla birlikte beyanname verme süresi Nisan/2017 ayına sirayet ettiğinden kapsama girmemektedir.

Aynı şekilde, 1-15 Mart 2017 tarihleri arasında noterler tarafından tahsil edilen ve dönemi izleyen 7 nci iş günü mesai saati bitimine kadar ilgili vergi dairesine yatırılması gereken noter harçları kapsama girmekte, buna karşılık 16-31 Mart 2017 dönemine ilişkin olanlar kapsama girmemektedir.

– Vergilendirme dönemi aylık olarak belirlenen mükellefiyetler

Şubat/2017 vergilendirme dönemi ve önceki dönemler kapsama girmekte, Mart/2017 vergilendirme dönemi ise kapsama girmemektedir.

– Vergilendirme dönemi 3 aylık olarak belirlenen mükellefiyetler

Vergilendirme döneminin bitim tarihi ve beyanname verme süresinin son günü Mart/2017 ayı ve öncesine rastlayan dönemler kapsama girmekte, Mart/2017 ayından sonraya rastlayanlar kapsama girmemektedir.

Örneğin, 10-11-12/2016 dönemi (3 aylık) gelir (stopaj) vergisi ve katma değer vergisi kapsama girmekte, 1-2-3/2017 dönemine (3 aylık) ilişkin gelir (stopaj) vergisi ve katma değer vergisinin dönemi Mart/2017 itibarıyla sonlanmakla birlikte beyanname verme süreleri Nisan/2017 ayına rastladığından kapsama girmemektedir.

Ayrıca, Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinin (aa) alt bendi gereğince, gelir ve kurumlar vergisine mahsuben 2017 yılında ödenmesi gereken geçici vergi de Kanun kapsamında değildir.

– Yıllık beyanname ile beyan edilen gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyetleri

Vergilendirme dönemi yıllık olan vergilerde, 2016 takvim yılı ve önceki yıllara ilişkin vergilendirme dönemleri kapsama girmekte, 2017 takvim yılına ilişkin vergilendirme dönemi ise kapsama girmemektedir.

2016 takvim yılına ilişkin olarak 2017 yılının Şubat ve Mart aylarında beyan edilen gelir vergisi birinci taksitleri Kanun kapsamına girmekle birlikte, Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinin (aa) alt bendi gereğince, 2017 yılının Haziran ve Temmuz aylarında ödenmesi gereken gelir vergisinin ikinci taksitleri Kanun kapsamına girmemektedir.

Ayrıca, 2016 takvim yılına ilişkin olarak Nisan/2017 ayında beyan edilmesi gereken kurumlar vergisinin Kanun kapsamında olmadığı tabiidir.

Özel hesap dönemine tabi olan mükellefler bakımından, özel hesap döneminin sona erdiği tarih ve beyanname verme süresinin son günü 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dâhil) önce olanlar kapsama girmekte, bu tarihten sonra olanlar ise kapsama girmemektedir.

2016 yılı kıst dönemlerine ilişkin olup vergi mevzuatı gereği 2017 yılı içerisinde verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinden, beyanname verme süresinin son günü 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dâhil) önce olanlar kapsama girmektedir. Aynı şekilde, tasfiye dönemine ilişkin olarak verilmesi gereken beyannamelerden kanuni beyanname verme süresi 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dâhil) önce olanlar kapsama girmektedir.

– Veraset ve intikal vergisi mükellefiyetleri

Bu vergi türünde, beyanname verme süresinin son günü 31/3/2017 tarihinden (bu tarih dâhil) önce olan ve 7020 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş olanlar kapsama girmektedir.

– Harç mükellefiyetleri

2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlar genel olarak işlem anında beyanname alınmaksızın tahakkuk ettirilerek tahsil edilmektedir. Bununla birlikte, harçlar da 213 sayılı Kanun hükümlerine göre tarhiyata konu olabilmektedir.

492 sayılı Kanuna göre gayrimenkullerin devir ve iktisap işlemleri nedeniyle ödenmesi gereken harç tutarı ile ilgili olarak devir ve iktisap tarihinden sonra tarhiyat yapılabilmektedir. Bu çerçevede, devir ve iktisap işlemleri nedeniyle, tarh edilip 7020 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla kesinleşmiş bulunan harçlar Kanun kapsamına girmektedir.

492 sayılı Kanunun 28 inci maddesi uyarınca tahsili gereken karar ve ilam harçları ile aynı Kanunun (8) sayılı tarifesi uyarınca tahsil edilen yıllık harçlardan, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği hâlde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunanlar kapsama girmektedir.

– Ücretlilerde asgari geçim indirimi

Ücretlilerde asgari geçim indir

Görüntülenme Sayısı