E-Yaklaşım / Ocak 2025 / Sayı: 385
I- GİRİŞ
Ülkemizde vergi indirim sistemi üzerine kurulu Katma Değer Vergisi’nin uygulanmaya başlanıldığı 1985 yılından beridir tutar olarak devamlı yükseliş gösteren ve günümüzde de çözülmesi gereken konuların başında gelen Devreden KDV’nin 7524 sayılı Kanun([1]) ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu([2])’nda yapılan düzenlemeler çerçevesinde bir sorun olarak ortadan kalkacağı planlanmaktadır. Bu çalışmada, Devreden KDV’nin nasıl oluştuğu indirim sistemine değinildikten sonra yapılan yeni kanuni düzenlemeler ve gerekçeleri irdelenecektir.
Türkiye’de 01.01.1985 tarihinden itibaren uygulanılan Katma Değer Vergisi toplumun hemen hemen her kesimini kapsaması yönüyle vergi mevzuatımızda her zaman dikkat çekici olmuştur. Çünkü bu Kanun mal veya hizmetin ilk üretiminden son tüketiciye ulaşıncaya kadar her bir safhasında oluşan katma değerin vergilendirilmesi amacını taşımaktadır. Her safhada katılan değerin vergilendirilmesi ise indirim mekanizması yoluyla yapılmaktadır. İndirim mekanizması, yapılan satışlara ilişkin olarak hesaplanan KDV’den faaliyete ilişkin olarak mal ve hizmet alımlarına dair ödenen KDV’nin indirilmesidir. Bu bakımdan katma değer vergisi, vergi indirim mekanizmasına dayalı bir sisteme sahiptir.
Katma Değer Vergisinde istenilen başarıyı yakalamak amacıyla vergi indirimi sistemine doğrudan etki bakımından istisna, iade ve tevkifat işlemleri olmak üzere çok sayıda birincil mevzuat düzenlemeleri ile birlikte sirküler, tebliğ gibi ikincil mevzuat düzenlemeleri yapılmış; ancak yapılan bu düzenlemeler zamanla KDV mükelleflerinin birtakım sorunlarla ile karşılaşmasına neden olmuştur. Bu sorunlardan biri de hiç şüphesiz Devreden KDV’dir. Devreden KDV, mükellefler tarafından hesaplanan KDV’nin yüklenilen (İndirilecek) KDV’den az olması halinde aradaki tutarın iade edilemeyerek sonraki dönemlere yansıtılması ve indirime konu edilmesi, anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, Devreden KDV, mükellefler tarafından birikmiş KDV alacağıdır. Günümüzde Devreden KDV hem mükellefler hem de kamu idaresi açısından ekonomi gündemini sürekli meşgul eden bir konu haline gelmiştir. Ancak 7524 sayılı Kanun ile getirilen Devreden KDV indirimine ilişkin süre sınırlaması ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin Gelir veya Kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkat olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunun da vergi incelemesi yoluyla yapılmasına dair mevzuat düzenlemeleri ile Devreden KDV sorunun artık ekonomi gündemini meşgul edemeyecektir.
II- KATMA DEĞER VERGİSİNDE VERGİ İNDİRİMİ
A- İNDİRİLEBİLECEK KATMA DEĞER VERGİSİ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda indirim müessesesine ayrı bir bölüm açılmış olup mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak yüklendikleri verginin, hesapladıkları vergiden hangi durumlarda indirileceğine dair hususlar aynı Kanun’un 29. maddesinde düzenlenmiştir.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/1. maddesine göre, mükellefler işleri ile ilgili olarak satın aldıkları veya ithal ettikleri mallar ya da yaptırdıkları hizmetler dolayısıyla hesaplanan vergiyi teslim ettikleri mallar veya yaptırdıkları hizmetler dolayısıyla hesaplanan KDV’den indirebilirler. Ancak aynı Kanun’un 29/2.maddesinde ise indirilecek KDV’nin, Hesaplanan KDV’den fazla olması halinde ortaya çıkan farkın devrolacağı mükellefe iade edilmeyeceği belirtilerek Devreden KDV sorununun doğmasına sebep olunmuştur. Devrolunan dönemlerde de indirim konusu yapılabilen bu farkın telafisi genellikle de sağlanamamış daha da artmıştır. Bu konuda 2018 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen resmi açıklamalara göre 167 milyar TL olan birikmiş devreden KDV’nin, 2023 yılı itibarıyla da 300 milyar TL’yi aşacağı öngörülmüştür([3]).