Tarafların Karşılıklı Olarak Sulh Yolu İle Tahsilinden Vazgeçtikleri Alacaklar Değersiz Alacak Olarak Dikkate Alınabilir Mi?

[responsivevoice_button voice="Turkish Male" buttontext="Makaleyi Sesli Dinle"]

 

Yazar: Levent BAŞAK*

 

E-Yaklaşım / Aralık 2024 / Sayı: 384

 

 

I- GİRİŞ

 

Günümüz ticarî hayatında kaynak yönetiminin bir gereği olarak mükellefler mal ve hizmet satışlarında genellikle “vadeli satış” yöntemini uygulamaktadır. Vadeli satışlarda mal ve hizmet satın alan kişiler borçlu olduğu tutarları belirli bir vade plânı dâhilinde öderler. Vade plânına göre ayrıca belirli bir tutarda vade farkı ödenir.

 

Borç-alacak ilişkilerinde vade plânında kayıt altına alınan her hususun gerçekleşmesi mümkün değildir. Gerçekleşmesi mümkün olmayan en önemli husus alacağın vadesinde ödenmemesidir. İşte bu gibi durumlarda borçlu ve alacaklı vadesinde ödenmeyen tutarlar için “sulh sözleşmesi” imzalayabilmektedir.

 

Mükelleflerin karşılıklı olarak sulh sözleşmesi imzalaması durumunda vadesinde ödenmesi mümkün olmayan alacakların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK’un)([1]) 322. maddesinde “değersiz alacaklar” başlığı altında düzenlenen müessese karşısındaki durumu ile ilgili olarak mükellefler uygulamada tereddüt yaşamaktadır.

 

Bu makalemizde, tarafımıza bu konuda yöneltilen sorulara cevap vermek adına öncelikle, VUK’un 322. maddesinde düzenlenmiş olan değersiz alacaklar müessesesi ana başlıkları itibariyle analiz edilecektir. Daha sonra ise VUK’un 322. maddesi esas alınmak suretiyle borçlu ve alacaklıların karşılıklı sulh anlaşması ile tahsilinden vazgeçtikleri alacakların bu müessese karşısındaki durumu üzerinde durulacak ve konu hakkındaki kişisel kanaatimize yer verilecektir. Bu makalemizde son olarak, 7104 sayılı Kanun ile konumuna ilişkin olarak 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (KDVK’nın)([2]) 29. ve 30. maddesinde yapılan değişiklikler üzerinde kısaca durulacaktır.

 

II- SULH SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

 

Sulh kavramı sözlükte aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

 

“Karşılıklı feragat ve müsaade arzularının tesiri altında yapılmış ve yine karşılıklı anlaşmaya dayanan ivazlı bir akittir ki, mevcut bir ihtilâfı ortadan kaldırır veya muhtemel bir ihtilâfın önüne geçer.”([3])

 

Buna göre sulh sözleşmesi borçlu ve alacaklı arasında yapılan ve borçluyu borcundan kurtaran alacaklının ise alacağını almaktan vazgeçtiğini gösteren bir sözleşmedir. Sulh anlaşması, bir nevi feragat sözleşmesidir. Bu sözleşme ile borçlu ve alacaklı arasında var olan bir borç-alacak ilişkisi karşılıklı anlaşma ile kısmen veya tamamen son bulur.

 

6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu” (TBK)([4]) sözleşmelerde “sözleşme serbestisi” kuralını benimsemiştir. TBK’da bazı sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlanmıştır. Bu sözleşmeler dışındaki sözleşmelerde sözleşmelerin yazılı şekilde yapılması şartı yoktur. TBK’da sulh sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerektiği ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Sulh sözleşmesi şekle tâbi değildir. Yazılı şekilde yapılması da zorunlu değildir([5]).

 

III- VERGİ USUL KANUNU HÜKÜMLERİNE GÖRE DEĞERSİZ ALACAKLAR MÜESSESESİ

 

Mükelleflerin hangi durumlarda tahsil edemedikleri alacaklarını değersiz alacak olarak dikkate alabilecekleri VUK’un 322. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bu maddede “Değersiz alacaklar” başlığı altında aşağıdaki düzenlemeye yer verilmiştir.

 

“Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.

 

Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.

 

İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.”

 

 
Görüntülenme Sayısı