E-Yaklaşım / Ağustos 2023 / Sayı: 368
I- GİRİŞ
Gelişmekte olan ülkelerin karakteristik özelliklerinden birisi de emek üretim faktörünün sermayeye göre nispeten fazla olmasıdır. Karşı karşıya olunan bu durum ise ilgili ülkenin ekonomisinden sosyolojisine birçok bileşeni etkilemektedir. Zira kıt nitelikli sermaye faktörü belirli bir dönemde bir ülkede yaratılan katma değerden emek faktörüne kıyasla görece fazla pay alabilmektedir. Sermaye faktörünün bir ülkede yaratılan toplam katma değerden daha fazla pay alması ise istikrarsız ve kırılgan bir yapıya sahip emek geliri elde edenlerin diğer bir ifadeyle ücretli çalışanların korunmasını gerekli kılar.
Bilindiği üzere sermaye faktörünün milli gelirden aldığı paya faiz geliri adı verilir. Sermaye, nitelik olarak onu iktisap eden şahıstan farklı olarak süreklilik arz eden bir yapıya sahiptir. Sahip olduğu bu özellik ise sermaye faktörünün elde ettiği faiz gelirine de sirayet eder. Diğer bir söylemle sermaye sahipleri zamanla emek sahipleri aleyhine olacak şekilde bir üstünlüğe sahip olurlar. Politika yapıcılar tarafından gerekli önlemler alınmazsa bu durum gelirin bölüşümü noktasında bazı olumsuzluklara yol açabilir.
İşte siyasi otorite bu noktada çeşitli maliye politikası araçları devreye girmektedir. Bölüşümde adaleti tesis etmek amacıyla politika yapıcılar, etkili bir politika aracı olan vergi enstrümanını kullanabilmektedirler. Kırılgan ve istikrasız bir yapıya sahip olan emek gelirini, sermaye faktörünün elde ettiği faiz gelirine kıyasla farklı bir teknikle vergilemek, yaşanması muhtemel gelir adaletsizliğini bir nebze de olsa azaltabilecektir.
Vergi hukukunda “Ayırma İlkesi” adı verilen bu müessese ile sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak sosyal adaletin tesisi amaçlanmaktadır. Ayırma ilkesi, bir toplumdaki nispeten düşük gelire sahip kesimin, yüksek gelirli bireyler karşısında düşük gelirliler lehine olacak şekilde farklı vergilendirilmesi esasına dayanır. Bu özelliğiyle ayırma ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın vergilemeyle ilgili amir hükümlerini bünyesinde barındıran 73. madde hükmünün doğal bir sonucudur.
Mevzu konusu madde hükmünde vergilemede ödeme gücü ilkesi ön plana çıkarılmaktadır. Ayırma ilkesi ile de toplumun daha az ödeme gücüne sahip kesiminin, diğer bir ifadeyle emek geliri elde edenlerin, sermaye geliri elde edenlere kıyasla ayrıcalıklı vergilendirilmesi fikri öne sürülmektedir. Bu çalışmada Türk Vergi Kanunlarına göre emek geliri kapsamında değerlendirilen “Huzur Hakkı”nın ayırma ilkesi perspektifinden durumuna yer verilecektir.
II- HUZUR HAKKI ÖDEMELERİNİN HUKUKİ STATÜSÜ
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun Gelirin Unsurları başlıklı 2. madde hükmü şöyledir:
“Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:
1. Ticarî kazançlar,
2. Ziraî kazançlar,
3. Ücretler,<...