Kofi Annan ruh sağlığı için uyardı
The Economist dergisi ve Lundbeck tarafından Londra’da düzenlenen, Küresel Depresyon Krizi toplantısına katıldım. Politik liderler ve sağlık alanındaki en yetkin kişiler konuşmacıydı. Açılık konuşmasını Birleşmiş Milletler’in bir önceki Genel Sekreteri Kofi Annan yaptı. Annan Vakfı olarak, depresyonun, sağlık kadar ekonomik ve sosyal etkileri olduğunu anlattı. İşin ilginç olanı, Annan gibi, dünyanın her bölgesindeki siyasi sorunlarla mücadele etmiş bir kişinin, yeni mücadele alanının bir sağlık olmasıydı. Kendisine bu radikal değişikliği sorunca çok anlamlı bir cevap verdi:
“Toplumun ruh sağlığı bozuksa her şey bozuktur.”
Toplantıda depresyonun çok önemli ekonomik ve sosyal etkileri olduğunu gördük. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, çalışma yaşamında yer alanların en önemli ruhsal sağlık sorunu depresyon. Avrupa’da 30 milyon, dünyada 350 milyon insan bu hastalıkla mücadele ediyor.
Ekonomik maliyeti
Depresyonun ekonomik maliyeti de yüksek. İskandinav araştırmacılar, 2010 itibariyle depresyonun Avrupa Birliği ülkelerindeki ekonomik maliyetinin 92 milyar euro olduğunu, bunun 54 milyar euro’sunun ise hastalık sebebiyle işten ayrılmalar, erken emeklilik istenmesi gibi verimliliği azaltıcı etkilerden kaynaklandığını ifade ediyor.
Avrupa Depresyon Örgütü’ne göre, her 10 kişiden biri depresyon nedeniyle işinden ayrı kalıyor. İşinden uzaklaşma süresi 36 günü buluyor. London School Of Economics ve King’s College’a göre, Avrupa ticari hayatı sırf bu hastalığın etkisiiyle her yıl 77 milyar euro kayıp yaşıyor.
Kofi Annan konuşmasında, hastalığın aslında gelişmekte olan ülkelerde çok yaygın olduğunu ancak konunun önemi bilinmediği için büyük sosyal ve ekonomik kayıpların halen devam ettiğini ifade etti.
Erken teşhis ve tedavi
Avrupa Komisyonu’nun raporuna göre, Birleşik Krallık’ta erken teşhis ve öncü tedavi aşamasında harcanan her bir pound daha sonraki dönemde yaklaşık 5 pound tasarruf edilmesine neden oluyor. Erken teşhis ve tedavi, toplum sağlığı ve işin ekonomik maliyetleri bakımından oldukça önemli.
Depresyonun verimsizlik etkisi kadar ilaç harcamalarındaki payı da oldukça yüksek. Sağlık harcamalarının düşürülmesi, sosyal güvenlik sisteminde gelir gider sağlanması bakımından bu harcamaların muhakkak kontrol altına alınması gerekiyor.
Ülkemizde en büyük ilaç alıcısı Sosyal Güvenlik Kurumu. İlaçta ‘geri ödeme sistemi’ çerçevesinde SGK’nın yaptığı harcamaların boyutu çok yüksek. Son 10 yılda ilaç harcamalarında çok ciddi bir artış yaşandı. Zorunlu sağlık sigortası, aile hekimliği sistemi, ilaca erişimin kolaylaşması, ilaç harcamalarını çığ gibi büyüttü. Artış karşısında, birtakım kısıtlayıcı tedbirler alınmaya başlandı. Fiyat politikasıyla ilaç firmaları dünyadaki belki de en düşük fiyatları vermek zorunda bırakıldı. Ayrıca ‘akılcı ilaç kullanımı’, orijinal olmayan ilaçlarda ‘taban fiyat uygulamasına geçilmesi’ gibi tedbirler ön plana çıkarıldı.
2009’da 15.8 milyar TL’ye çıkan ilaç harcamaları tedbirlerin etkisiyle hafif düştü. Ancak toplam içindeki payı on yıl öncesine göre çok yüksek.
Türkiye’de de ilaç harcamaları içerisinde en yüksek harcama depresyon tedavisine yönelik ilaçlara yapılıyor. SGK’nın en çok bu ilaçlara para ödediği yetkililerce söyleniyor. Avrupa’da tedbirler alınıyor ancak bizde mücadele olmadığı için depresyonun ilaç harcamaları içerisindeki payı katlanarak artıyor. Düşük verimlilik ve işten uzak kalma boyutu, veri olmadığı için bilinemiyor.
Başbakan Davutoğlu uyuşturucuyla mücadele kapsamında yakın gelecekte bir Ruh Sağlığı Yasası çıkaracaklarını ifade etti. Bu yasa, depresyonla mücadeleye de önemli katkılar sağlayabilir.
Milliyet Gazetesi – 02.12.2014