Yazar: Altar Ömer ARPACI*
I-
GİRİŞ
İşletmelerle doğrudan ilgili olan
işletme sahip veya ortaklarının yanı sıra o işletme ile ticari, mali ve
ekonomik ilişkiler kuran işletmeler veya toplum bireyleri, kredi, finans ve
yatırım kuruluşları ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşları işletmenin faaliyet
sonuçları ile ilgilenmekte ve bu konuda sağlıklı ve güvenilir bilgi sahibi
olmak istemektedirler. İşletmelerin faaliyet ve sonuçları konusunda bilgi
kaynağı ise işletmenin muhasebe kayıt ve belgeleri ile bunlara dayanılarak hazırlanmış
mali tablolardır. Bir işletmenin faaliyeti neticesinde kâr veya zarar söz
konusudur. İşletmelerin kâr ya da zararının belirlenebilmesi için işletme ömrünün
sona ermesini beklemek ise anlamsızdır. Bu nedenle işletmenin ömrü dönemlere
ayrılır. İşletmelerin faaliyette bulunduğu alanda elde etmiş olduğu dönemsel sonucun
(elde edilen kâr veya zarar) belirli zaman aralıklarıyla tespiti gereği hem işletme
yönetimi için hem de genel anlamda kamu açısından vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.
Devletin dönem sonucunu bilmek istemesinin sebebi ise işletme öz sermayesinde
meydana gelen artıştan (kardan) payına düşeni almak istemesidir. Dönem sonu
itibariyle işletmeler tarafından ticari kâr hesaplanmakta, ticari kârdan hareketle
mali kâr tespit edilerek işletmelerin vergisel yükümlülükleri belirlenmektedir.
Tek Düzen Hesap Planı, işletmelerin mali karları üzerinden hesaplanan vergi ve
benzeri mali yükümlülüklerinin mali tablolarda gösterilmesini sağlayacak
şekilde karşılık ayrılmasını öngörmektedir. Ticari bir gelir ya da giderin
mahiyet itibariyle tahakkuk ettiğinden söz edilebilmesi için, miktar olarak hesaplanabilmesi,
gelire hak kazanılması ya da borç altına girilmesi gerekmektedir. Tahakkuk
esasına göre belirlenen gelir ve giderlerin yalnızca cari döneme ait kısmı,
aynı döneme ilişkin ticari kazancın hesabında gelir ya da gider olarak dikkate
alınabilir. Bu durum dönemsellik ilkesinin bir gereğidir. Kurum kazancının
tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hükümleri dikkate
alındığından kurum gelir ve giderleri açısından da tahakkuk ve dönemsellik
esasları geçerlidir.
Dönem sonu itibariyle işletmeler tarafından ticari kâr hesaplanmakta, ticari kârdan hareketle mali kâr tespit edilerek işletmelerin vergisel yükümlülükleri belirlenmektedir. Tek Düzen Hesap Planı, işletmelerin mali karları üzerinden hesaplanan vergi ve benzeri mali yükümlülüklerinin mali tablolarda gösterilmesini sağlayacak şekilde karşılık ayrılmasını öngörmektedir.
Kurumlar vergisi
açısından Dönem kârı üzerinden hesaplanan vergi ve benzeri mali yükümlülükler nedeniyle
ayrılan karşılıklarının muhasebeleştirilmesi makalemizin konusunu teşkil
etmektedir.
II- TEK DÜZEN HESAP
PLANINDA DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI
A- DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIĞI AYIRABİLECEK MÜKELLEFLER
1
sıra numaralı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde 370- Dönem Kârı Vergi
ve Diğer Yasal Yükümlülükleri Karşılıkları Hesabı, dönem kârı üzerinden
hesaplanan kurumlar vergisi, diğer vergi ve kesintiler ve benzeri diğer yükümlülükler
için ayrılan karşılıkların izlendiği bir hesap olarak tanımlanmış bulunmaktadır(1).
Gelir vergisinin
şahıs ortaklığının kazancını bir bütün olarak vergilendirmemesi nedeniyle,
dönem kârı vergi ve diğer yasal yükümlülükleri karşılığı sadece kurumlar
vergisi mükelleflerince ayrılabilecektir. Kurumlar vergisi mükellefleri
açısından bu hesabın kullanılması işletmenin dönem kazancı üzerindeki mali
yükün ve vergi sonrası dönem karının bilançoda görülmesini sağlamaktadır.
B- 370- DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI HESABI
Tek Düzen Hesap Planı
uyarınca bulunacak kâr ticari kardır. Mükelleflerin vergiye tabi karın tespiti
aşamasında vergi kanunlarında yer alan özel hükümleri göz önünde bulundurarak
mali kara ulaşabilmek için ticari kara bazı ilaveler ve ticari kârdan bazı indirimler
yapmaları gerekmektedir.
Dönem sonu itibariyle kurumlar tarafından ticari kar, ticari kârdan hareketle de mali kâr belirlenerek tespit edilen matrah üzerinden dönem kurumlar…