11 Ocak 2021 Pazartesi
Yaşlanan nüfusa bakım sigortası
Yazarın Tüm Yazıları
Nüfusun
yaşlanması sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde yük yaratıyor.
Gelişmiş ülkeler de buna çözüm olarak bakım sigortası sistemini uyguluyor.
Türkiye de yakında nüfusun yaşlanması problemi ile karşı karşıya kalacak. Bu
nedenle bakım sigortası önemli. Bu sigorta nasıl işliyor, birlikte inceleyelim.
Yaşam
standartlarının iyileşmesiyle geçmişe kıyasla bugün insanlar çok daha uzun süre
yaşıyor ve çalışıyor. Nüfusun yaşlanması, bir yandan özellikle sağlık ve sosyal
güvenlik sistemleri üzerinde yük yaratırken, diğer yandan gerek iş dünyası
açısından gerekse toplumsal açıdan yeni fırsatlar sunuyor.
Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan yeni bir rapora
göre, iş dünyasında Kovid-19 salgını ile birlikte daha da hız kazanan
değişikliklere uyum sağlamak için çok kuşaklı işgücünü teşvik etmek büyük önem
taşıyor.
Bunun için de
hükümetlerin ve işverenlerin birlikte çalışması şart. OECD tahminlerine göre,
işgücü piyasasında çok kuşaklı bir yapı var olabilirse ve bu anlamda yaşlı
işgücüne fırsat sağlanırsa, önümüzdeki 30 yılda kişi başına gayri safi hasıla
yüzde 19 artabilir.
OECD raporu,
2050 yılına kadar dünyanın en gelişmiş ekonomilerindeki her 10 kişiden dördünün
50 yaşın üzerinde olacağını ortaya koyuyor. OECD ülkelerinde 20-64 yaş grubunda
halihazırda her 3 kişiden biri 65 yaş ve üzerinde. OECD tahminleri, 2050 yılı
itibarıyla söz konusu yaş grubundaki her iki kişiden birinin 65 yaş ve üzerinde
olacağını ortaya koyuyor.
Yaş
ayrımcılığı...
Raporda
birçok kurumsal uygulamanın, fiili çalışma kapasitesi ve bireysel ihtiyaçlardan
ziyade, çalışanların yaşına sıkıca bağlı olduğunun altı çiziliyor. Rapora göre,
bu durum yaşlı yetişkinlerin her zamankinden daha sağlıklı ve daha eğitimli
olmalarına rağmen, yeteneklerinin genellikle yeterince kullanılmamış olmasına
yol açıyor.
Rapora göre,
OECD genelinde yaşlı işçilerin istihdama katılımının artırılması yoluyla yaşam
standartlarının önemli ölçüde iyileştirilmesi mümkün. Bu bakımdan, İzlanda ve
Yeni Zelanda gibi ülkelerdeki yaşlı istihdam oranlarının her yerde yakalanması
durumunda, 2050 yılı itibarıyla OECD ülkelerinde kişi başına gayri safi yurt
içi hasılanın ortalama olarak yüzde 19 düzeyinde artabileceği tahmin ediliyor.
Ancak yaş
ayrımcılığı, tüm dünyada yaygın bir sorun. Yaş ayrımcılığı, daha yaşlı ve hatta
bazen daha genç işçiler için bile istihdam seçeneklerini kısıtlıyor.
OECD’ye göre,
daha genç, daha yüksek vasıflı çalışanların daha yaşlı, daha düşük vasıflı
çalışanlara göre eğitim alma olasılığı daha yüksek. Raporda, yaşa odaklanmak
yerine, işgücü piyasası politikalarının farklı bireysel koşullara göre
uyarlanması gerektiği vurgulanıyor. Bu da yaşa bağlı işe alım uygulamalarını
ortadan kaldırmayı teşvik etmeyi gerektiriyor.
Primli ve
primsiz modeller uygulamada
Yaşlı
kişiler, yaşam standartlarını korumak için emeklilik sonrasında da çalışmaya
devam etmek zorunda kalabiliyor. Diğer taraftan, işgücü piyasasından tamamen
çekildikten sonra yaşlı bakım faaliyetlerinin kurumsallaşması nüfusun
yaşlanması şeklinde ifade ettiğimiz demografik değişimin toplumsal yüklerinin
karşılanması açısından son derece önemli.
Gelişmiş
ülkelerde yaşlılar vücut bakımı, beslenme, ev işleri ve diğer bazı günlük işler
için bakım sigortası sistemi ile yardım alıyorlar.
Bu anlamda,
bakım sigortası yaşlanan nüfusun sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi ve yaşlılar
için daha iyi bakım koşullarının sağlanması açısından önemli bir uygulama.
Nüfusun yaşlanması ile daha önce karşı karşıya kalan Almanya ve Kuzey Avrupa
ülkelerinde bakım sigortası bakımından örnek uygulamalar söz konusu.
65 yaş
sınırı
Bakım
sigortası, primli ve primsiz olarak iki şekilde uygulanıyor. Primsiz model,
sosyal yardım sistemine benziyor. Diğer taraftan, primli model çalışanın
ödediği primlerle ortaya çıkan bir fon şeklinde yapılanıyor. Yaşlılıktaki
ihtiyaçların karşılanması için gerekli tutarın bir bölümü işte bu fondan
karşılanıyor. Yaşlılık döneminde yararlanılmak istenen hizmetin kapsamına göre
ödenen prim miktarı değişiyor.
Bu bakımdan,
örneğin basit ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyenler daha düşük; yaşlılık
döneminde bir görevlinin sürekli yanında kalması gibi daha fazla hizmet almak
isteyenler ise daha yüksek prim ödüyor. Ancak sistemde biriken primler
kesinlikle 65 yaşından önce kullandırılmıyor.
Türkiye’de
son durum ne?
Türkiye’de
henüz bakım sigortası uygulaması yok. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
verilerine göre, 2019 yılı itibarıyla Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfus
içindeki oranı yüzde 9.1’e yükseldi. Son beş yılda yaşlı nüfus yüzde 20’nin
üzerinde artmış durumda. Bununla birlikte, TÜİK verileri bir önceki yıl yüzde
12.9 olan çalışan birey başına düşen yaşlı birey sayısını ölçen yaşlı
bağımlılık oranının da 2019 yılı itibarıyla yüzde 13.4’e yükseldiğini ortaya
koyuyor. Yani, ülkemizde çalışma çalışandaki her yüz kişi 13.4 yaşlıya bakıyor.
Bu veriler de gösteriyor ki, Türkiye çok yakın bir gelecekte nüfusun yaşlanması
problemi ile karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla, bakım sigortası uygulamasının
Türkiye’de bir an önce hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.
Milliyet Gazetesi - 11.01.2021